Ordu içinde bir grup, 14 Mayıs 1950'de DP'nin işbaşına gelmesini hazmedememişlerdi. Onlar, Paşacı yani İnönücüydü. DP, seçim kazandıkça hınçları büyüdü.
İnönü meftunu bu askerler, Sıddık Sami Onar, Hüseyin Nail Kubalı gibi üniversite hocaları, Akis dergisini çıkartan Metin Toker gibi gazeteciler, yıllar yılı darbenin şartlarını hazırladıktan sonra alınan dış destekle Menderes iktidarını Yassıada'ya gönderdiler.
Kendisine atfen darbe icra edilen 1924 Anayasası, yürürlükten kaldırılarak 1961 Anayasası yapıldı. Yeni anayasanın sağladığı imkânla TİP çatısı altında toplanan sosyalistler, meclise girdiler. İnönü'nün başbakanlığında koalisyonlar kurulduysa da 1965'teki genel seçimlerde Süleyman Demirel'in AP'si tek başına iktidar oldu.
Bu arada TİP içinde görüş ayrılıkları doğmuş, Mihri Belli'nin ideolojik şekillendirmesiyle Milli Demokratik Devrim diye bir akım doğmuştu. Bunlar, genç subaylarla önce sosyalist darbe yapacak, ardından işçi sınıfı hükümet olacaktı. İçerde bu çalkantılar yaşanırken Fransa'da gençlik olayları başladı. O olaylar, hemen Türkiye'nin büyük şehirlerine de sıçrayarak 1969'dan itibaren şiddete dönüştü, Kanlı Pazar gibi şoklardan geçildi, 1969-1973 arası ölümlü-alevli günler oldu.
12 Mart 1971 Cuma günü TSK, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek Demirel Hükümetinin istifasıyla yerine teknokrat bir hükümet kurulmasını istedi. Başbakan Demirel, direnmeden istifa etti. Daha sonra kendisini ağır şekilde tenkit edeceklere "Meclisi açık tutmak için bunu yaptım" diyecektir.
Muhtıranın altında Genl. Kur. Bşk. Memduh Tağmaç, KKK Faruk Gürler, DKK Celal Eyiceoğlu ve HKK Muhsin Batur'un imzaları vardı.
1. Ordu Komutanı ise Faik Türün'dü.
Memduh Tağmaç, ılımlı bir askerdi. Faruk Gürler muhteris bir Kemalist, Muhsin Batur tam bir İnönücüydü. Sıkıyönetim Komutanlığı sırasında hukukta yetki tecavüzü işleyerek Kadir Mısıroğlu gibi kalemlere zulmeden Muhsin Batur daha sonra CHP'den senatör olacaktır. Anti komünizan takipleriyle temayüz eden Faik Türün de AP'den parlamenter oldu.
Nihat Erim, kıdemli ve tavizsiz bir CHP'liydi. Muhtıra üzerine bir gecede CHP'den istifa ettirilerek sözde bağımsız yapılıp başkanlığında bir teknokrat kabine kurulduysa da bu kabine yaşamadı. Üstelik Nihat Erim'in de hayatına mal oldu. 1979'da bugünkü DHKP-C'nin nüvesi Dev-Solcu militanlar, asılan arkadaşlarının intikamını alacaklardı.
12 Mart bir önleyici müdahaleydi. Emekli general Cemal Madanoğlu güdümündeki Milli Demokratik Devrimci genç subayların 9 Mart'ta yapacakları darbe önceden haber alınarak önlenmiş, ancak diğer taraftan da meşru bir iktidar indirilmişti. Kargaşa, 1973 Ecevit-Erbakan koalisyonuna kadar devam etti. Ancak orada da durmayarak 12 Eylül 1980'e kadar sürdü. Bir Başvekilin asılmasıyla başlayıp 20 yıl devam eden o karanlık yıllarda 5 bin genç öldü.
Tarihin beklediği soru şudur:
12 Mart Muhtırası da 12 Eylül Darbesi de Süleyman Demirel'e karşı yapıldığı halde sayın Demirel, aynı darbeci zihniyetin devamı mahiyetindeki 28 Şubat'a niçin sahip çıktı?