Mahalli seçimlerden sonra değişikliği mevzubahis olan anayasa, tartışmalarıyla bugünden gündemde. Hükümet, bu çalışmaya öncelikle iki konuda ihtiyaç hissediyor, biri uyum yasalarının önünü açmak, diğeri de kamu yönetimi alanında yapılmakta olan değişikliklere yardımcı olmak. Ne var ki mevzua dair iki ayrı çıkış gözlenmekte. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, 20-25 maddelik bir değişiklik gereğinden söz ederken Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu 54 maddeyi değiştirmeye dair bir teklif hazırladığını açıklıyor. Anayasanın darbeler dönemi eseri olduğunu, çoktan yamalı bohçaya döndüğünü, artık yama da kabul etmediğini, esastan değiştirilmesinin icap ettiğini tekrar ve tekrar yazdık. Bu zarurete gerek sayın Çiçek ve gerekse sayın Kuzu bihakkın vâkıftırlar. Buna rağmen kısmi değişiklik için çaba sarf etmekteler. Fakat neden ayrı ayrı çalışıyorlar? Kuzu ve Çiçek'in teklifleri hemen hemen aynı. Yalnız Kuzu'nun bir teklifine katılmıyoruz. Anayasa Mahkemesi Yüce Divan olmaktan çıkartılarak bu vazife Yargıtay'a verilmelidir. Diğer teklifse harika. Prof. Kuzu, vatandaşa doğrudan Anayasa Mahkemesine dava açma hakkı getirecek bir düzenleme peşinde. Neden olmasın? Türk vatandaşı AİHM'ye dava açabiliyorsa kendi devletinde Anayasa Mahkemesine de gidebilmeli. Keza Bakan Çiçek'in uluslararası anlaşmaların üst kanun niteliğinde kabulü gereğine dair getirmek istedikleri de son derecede dikkate değer. Bunlar iyi niyetli gayretler. Yine de öküz altında buzağı arayan çok olacak. Onun için yeni elbise yerine yamalı giymeye devam. AK Parti, mahalli seçimlerden kesin galibiyetle çıkınca ortalık karışabilir. Bu defa anayasa da sürtüşmeye dahil edilecektir. Kamu Yönetimi Kanun Tasarısının Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer adlı halis vatan evladının şahsında yıpratılmak istenmesi gibi uluslararası anlaşmalara tanınacak haklar da egemenlik demagojilerine dönüşebilir. Halbuki anayasa da bir kanundur.. Beşer aklının eseridir. Eğer, insan aklı, bir yerde donup kalmadıysa şartlar emrettiğinde anayasalar değiştirilir.