Güzel adamlar iki kısımdır; bir kısmı vefât etmiştir, ötelerdedir. Diğerleri hayattadır. İkisini de unutmamak lâzım. Onları unutmak vefâsızlık olur, kadir-kıymet bilmezlik olur.
Vefâsızlık ve kadir kıymet bilmemek, arkada kalanlar için büyük talihsizliktir. Üstelik; unutmamalı ki güzel adamlardan hayatta olanlar yaşayan insan hazinelerimizdendir; istifâde edilmeyen zamanlara acınır…
Dînîne ve milletine sevdâlı güzel adamlardan tanıdığımız ikisinden söz etmek istiyoruz:
Bu güzel adamlar, hep iki değer için çabalayan insanlar oldular.
Hanefi ictihadı üzere amel edilmesi ve Maturîdî itikadı üzere îmân edilerek Ehl-i sünnet ve'l cemaat yolunun açık tutulması.
Büyük ve azîz milletimize İsâm’a hizmet etme şerefini kazandıran bahsettiğimiz temel sebep buydu. Ne var ki son bir asırdır Haçlı dünyası içimizdeki temsilcileriyle iş birliği yaparak bilhassa okumuş zümreyi istikametinden koparmışlardı. Beş bin yıllık tarihimizdeki en büyük felâket başımıza gelmiş, dışımızdaki Türk ve İslâm iklimi ise işgal edilmişti. Hür zannedilenler bile -şimdiki- gibi işgal altındaydı.
Bu iki güzel adam, hudutlarımızı aşan çapta ufuklu düşünerek Büyük Türk milletinin ve İslam ümmetinin dertleriyle dertlenir ve ne yapıp-edip o günün zor şartlarında bile dünyanın diğer yerlerindeki din ve soy kardeşlerimizle irtibat kurar, onlara ümit penceresi olurlardı.
Bu ikiden biri Mustafa Kıbrıslı Ağabey’imizdi.
Diğeri de Numan Aydoğan Ünal Ağabey...
Birinci güzel adam, Kıbrıslıydı. Asıl ismi Taner Kervancıoğlu idi. Kıbrıs'ı fetheden ordunun müftüsü bir zâtın temiz neslinden gelirdi. Kıbrıs Türkleri, Rum mezalimine mâruz kaldığında TMT/Türk Mukavemet Teşkilatının Erenköy bölgesi mes'uliyetini deruhte etmiş gâzi ve mücahid bir yiğitti. Anlatan ve paylaşan, hoş bir Kıbrıs şîvesiyle konuşan bir alperendi. Dünyalık geçim diye bir derdi yoktu. Hep güler yüzlü ve ölçülü kahkahalı bir tebessüm sahibiydi. Halk ve tasavvuf kültürümüze hâkim ayaklı kütüphaneydi, vakıf adamdı. Sohbet adamı ve ehli dildi. Talebe yetiştirmek için elinden geleni yapardı. Çok sevdiği Türkistan yolunda iken İran'ın Kâbus şehrinde geçirdiği bir trafik kazasında şehîd oldu. Şimdi ismi, Mecidiyeköy Öğrenci Yurdunda yaşamakta…
Numan Aydoğan Ünal ağabey, Erzincan doğumludur. Sadece gölgesinde boy attığı, evliyadan Terzi Baba'nın değil, daha birçokları gibi Harput'taki Seyyid Osman Bedreddin Hazretlerinin de âşığıdır. Tükenmez derdi, tertemiz hâliyle İslamiyet’i ve ecdadın üstün ahlâkını gençlere öğretmektir. Türk dünyasında hangi taşın altında, hangi ağacın dibinde ne olduğunu bilir. Balkanlardan Çin Seddi’ne kadarki ata yurtlarında ayak basmadığı bir yer herhâlde yoktur. Ayrıca büyük bir alâkayla kitaplarla haşır-neşirdir. Serâpa bir şuurdur. Yanına varıldığında sanki beş saniye önce berabermişsiniz gibi başlar anlatmaya. Ya Türkçe'nin bozulup zayıflaması veya Devlet-i âli Osman'ın hangi mevzuda nasıl bir strateji geliştirdiğini, Kazakistan’daki bir hâdiseyi ve benzerlerini dile getirir. Hep insan yetiştirmeye gayret eder. Yanında-yöresinde muhakkak birkaç yüksek lisans ve doktora yapan genç vardır. Bunlardan bâzısı da ya Afganistanlı veya Türkistanlıdır.
Mustafa Kıbrıslı Ağabey, bu dünya nöbetini şerefiyle savdı ve bir yıldız gibi aramızdan kayıp gitti. Numan Aydoğan Ağabeye sıhhat içinde çok ömürler diliyoruz, emekleri zâyi olmasın…
Elbette tanıdığımız güzel adamlar, bu iki kişiden ibaret değil. Meselâ; çok genç yaşta bir trafik kazasında şehîd olan Mehmet Darende ağabey, gıpta edilesi denli hizmet karasevdalısıydı. Zaten kazayı da hizmet esnasında yaşamıştı. Mehmet Garbi Arvas Ağabey, nezâket, zarâfet ve irfan adamı bir beyefendiydi. Yalçın Özer, çetrefil mes'eleleri duru bir üslupla yazan bir gönül ve fikir adamıydı.
Mustafa Kıbrıslı ve Numan Aydoğan Ünal ağabeylerden söz etmemiz, onları birbirlerine benzetmemizden, ortak taraflarından dolayıdır…
Ölüsüne de dirisine de sahip çıkan milletler ayakta kalır, zinde kalır ve hedefine yürür. Şu saydığımız insanlar ve diğer benzerleri için akademik çalışmalar yapılmalı, isimleri, idealleri, eserleri, yaptıkları nisyana terk edilmemelidir. Unutulmak, vefâsızlık, onlara bir şey kaybettirmez. Ama; arkadan gelenler, ya yolda kalır yahut menzîline varamazlar.
Önden giden güzel adamlara; güzel insanlara râhmeyler ve cennetler, hayatta olanlara sıhhat ve âfiyet içinde uzun ömürler dileriz. Allah, hepsinden râzı olsun ve benzerleri artsın; eksilmesin.
***
Bu yazı, ilkin 30 Haziran 2017 Tarihinde Türkiye gazetesinde yayınlanmıştır.
Rahim Er'in önceki yazıları...