Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak muhtar Kürdistan devlet başkanı Mesut Barzani, bakanlar, bürokratlar, yatırımcılar, san'atçılar ve heyecanlı yürekleriyle bölge halkı Diyarbakırda. İsteniyorsa esas söyleyişiyle "Diyarbekir" diyelim yahut Kürtlerin zikriyle 'Amed'.
Bu şehir, sadece Cumhuriyet Türkiyesinin değil, sadece Devlet-i âli Osman'ın değil, Selçuklu'dan, hatta daha öteden beri bu coğrafyanın köklü merkezlerindendir. O medeniyet sütunlarımızdan biri.
Bir evliya, âlim ve Peygamberler şehri.
Bir geçit, kavuşma, buluşma noktası ve kültürler harmanı.
Bu sebeple Osmanlı, eyalet merkezi yapmış.
Diyarbakır, bugün tarihî bir gün yaşamakta. Şimdilerde layıkıyla teslim edilir veya yok sayılır. AK Parti iktidarı, gayet önemli işlere imza attı. Ama ne çevre yolu, ne tüp geçit ve ne de başka bir şey, bir tek kişinin bile hayatı etmez. İnsan, eşrefi mahlukattır. Varolma hakkına sahiptir. Âyeti kerimenin haber verdiği gerçek odur ki "bir kişiyi öldüren, bütün insanlığı öldürmüş olur." Oysa bu ülkede, Diyarbakır ve mücavir vilayetlerde bir değil, on binler, otuz binler öldü. Bu iktidar evvela bölgenin ekonomik iyileşmelerini sağladı. Sonra hakları verdi ve bu arada MİT vasıtasıyla Oslo, İmralı vs. şeklinde görüşmelerle Demokratikleşme Paketi adı altında bir barış açılımı süreci başlattı. Doğrusu toplumun artık ölmeyi, öldürmeyi, tabutu, terörü kanıksadığı bir dönemde kan birdenbire durduruldu.
İşbaşındaki iktidarın en büyük muvaffakiyeti budur.
Fakat buna rağmen; henüz her şey bitmemiş, tehlike geçmemiş, silahlar gömülmemiştir. Taraflar, "hakkını helal et; ben, şunlarda haksızdım!", diğeri de "sen de helal et; ben de şunlarda haksızdım!" dememiştir. O güzel safhaya gelebilmek için bugün Diyarbakır'da bir buluşma, bir şenlik var. Hâl böyle iken birilerinin çıkıp "İran ABD'ye, Mısır Rusya'ya yaslanırken, Türkiye Kuzey Irak'a yaslanıyor" istihzası hiç insaflı bir yorum değildir.
Mesut Barzani'nin Diyarbakır'a davet edilmesi de bağnazca laflara sebep olmakta. Bu tavra yabancı değiliz. Vaktiyle Celal Talabani ve Mesut Barzani, Irak dışına çıkamazken Turgut Özal, onlara ay-yıldızlı diplomatik pasaport verdi. O zaman da bunu yermişlerdi. Bugün emeklerle dokunan iyi ilişkilerle Irak Kürdistan'ı âdeta Türkiye'nin bir parçasıdır. İktisadi, ticari ve kültürel entegrasayon çok iyi bir yerdedir. Hudut, çok da önemli değil.
Beyazsaray'ın kabul edip görüştüğü bir lideri yok saymak, dünyayı ve bölge şartlarını tanımamak olur. Kardeş Azerbaycan başkanı İlham Aliyev'i uğurlarken, Kardeş Kürdistan başkanı Mesut Barzani'yi ağırlamak, dışişleri bakanıyla Bağdat'ı ziyaret etmek, Diyarbakır'ı barışla donatmak...
İşte bunlar, büyük devlet ufkundan bakabilmektir. Emperyalizmle onun taşeronlarına rağmen kazanan bu millet ve bu coğrafya olacaktır.
Her sesimiz ve her rengimizle biz!