Talihsizliğimizin başlangıç noktası 12 Eylül 1683'tür. Viyana'yı ikinci kere muhasara eden Osmanlı Ordusu'nun harbi kaybetmesiyle rüzgâr tersine döner. Viyana, Avrupa'ya açılan kapıdır. O kapıdan girebilseydik sonraki her takvim çok başka olacaktı. Kaybedince sonraki hemen her şey çok farklı oldu. Aslında derinlere inilirse şu gün dahi o bozgunun izleri yaşanmaktadır. Kabakçı Mustafa İsyanı, III. Selim'in öldürülmesi, II. Mahmud'un inkılab arayışları, Vak'ayı Hayriye, Abdulmecid'in Tanzimat hareketi... kaybedileni kazanmak içindir.
Fatih'le başlayan tırmanış, Kanuni'nin Avrupa'nın göbeğinde sancağı zirveye dikmesiyle son bulmuş olsa da bu durum net olarak fark edilememiş, o ihtişamın başı dik tutan hali, II. Viyana Sefer-i Hümayun'una kadar iki asır devam etmiştir. Bozgundan sonra ise başlar öne eğiktir. Bundan böyle ecdada liyakat sorgulanmaktadır. İleriki devirlerde bu sorgulama artarak devam ederken zaman zaman akla ziyan neticeler doğuracaktır.
Nizam-ı Cedid, Asakir-i Mansure-i Muhammediye yeni ordu arayışıdır. O zaferler aslanı Yeniçeri, dejenere olmuştur. Sultan II. Mahmud, bombalayarak, ocaklarını başlarına geçirmek zorunda kalır. Bunun hatırası olarak da Tophane'ye Nusretiye Camiî dikilir. Şimdi "zafer" hudutta değil kendi ordumuza karşı yapılan darbeden isim alır. Ordunun sarsılması beraberinde deniz mağlubiyetlerini ve kendi valisine karşı Rusya'dan yardım istemek gibi hüsranları da getirir.
Bu arada Avrupa, sanayi inkılabını yakalamıştır. Biz ise sarık yerine fes değişikliği gibi şeklî tercihlerle vakit kaybederiz. Bir asır sonra da fes yerine şapka çare olarak düşünülecek, muhalefet eden canından olacaktır. Mehter Marşı'nın II. Mahmud zamanında yasaklandığını hatırlatırsak içine düşülen manzarayı en basit şekilde izah etmiş oluruz. Padişah, her alanda köklü tedbirler almaktadır. Zira kendi hayatı bile bir talih neticesi kurtulmuştur. III. Selim'i deviren isyancılar, ele geçirseler şehzâde Mahmud'u da katledeceklerdir. Şehzâde, o sırada Osmanlı'nın tek erkek evladıdır. Öldürülseydi Hanedan 18. asrın başında bitecekti. Cevri Kalfa'nın âsilerin yüzüne kül saçmasıyla kurtulacak ve devleti yeniden yapılandırmaya girecektir. Bugünkü bakanlıklar, bürokrasi, ordu teşkilatı ve daha bir çoğu II. Mahmud'un eseridir.
Padişah, Mekteb-i Tıbbıye-i Şâhâne gibi mektepler açmakta, nüfus sayımı yaptırmakta ve canhıraş bir şekilde çalışmakta ise de II. Viyana bozgunundaki kayış devam etmektedir. Henüz sanayi inkılabının hiçbir yerinde yokuz. İstanbul'un fethi Avrupa'yı önce perişan, sonra da arayışa sevk etmiştir. O arayış sonrası yeni ticaret yolları, uzak kıtalara açılma isteği başlamış, kurdukları hayalleri gerçekleştirmek için de buluşlar yakalamışlardır. Cumhuriyet okullarında felaket olarak okutulan kapitülasyonlar, Kanuni'nin kaçan yabancı sermayeyi yeniden topraklarımıza kazandırmak için aldığı bir iktisadi tedbirdir.
İnkılabcı Sultanlar III. Selim, II. Mahmud, Abdulmecid ve hatta çok daha öncesinde IV. Murad'ın yaptıkları askerî, içtimai, hukuki, ticari ınkılab ve ıslahat çalışmalarına rağmen devlet, maalesef 1293/1876'da tarihimizin en büyük ve en ağır felaketini yaşamaktan kurtulamayacaktır.
Artık ordumuz, fetih için bir başka memleketin payitaht eşiğinde değildir.
Çarlık ordusu, Yeşilköy'dedir.
Yeşilköy-Topkapı Sa-ray-ı Hümayunu arası yarım saattir.