Sosyal olayları, siyaseti önceki onlarca vak'a, süreç, çalkantı, yükseliş ve kayıp şekillendirmektedir. Osmanlı klasik rejimini 1839 Tanzimat'ıyla terk etmişti. 1877'de demokrasiye geçti. 1908'de II. Meşrutiyet'le çok partili hayat başladı. Kürtçülük, Türkçülük, Avrupacılık o gün de vardır. Mustafa Reşit ve Mithat Paşalar, Mustafa Kemal'in habercileridir. Görüldüğü gibi tarih bir sel gibi gelmiş ve bir şeyleri yıkmış, bir şeyleri yapmıştır. Biz Türkler devlet kuran milletleriz. Son devlet şeklimiz cumhuriyettir. Cumhuriyeti ilânından çeyrek asır sonra bu defa demokrasi ve çok partili hayatla olgunlaştırdık. Rejim derdimiz, meselemiz yoktur. Hanedan bile sürgünde en perişan şartlarda iken dahi Türkiye Cumhuriyetini incitecek tek kelime söylememe asaletini göstermiştir. Bugün her anlamda istikrarlı bir devletiz. Partiler seçimle iş başına gelebilmekte, cumhurbaşkanlarını TBMM seçmektedir. Bu konuda da ayrıca iki teklif vardır. Başkanlık rejimine geçmek ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi. Diğer taraftan 1937'de laiklik prensibi kabul edilmiştir. Aklı başında kimsenin cumhuriyet, demokrasi, laiklikle bir alışverişi yoktur. Bizatihi İslamiyetin devletin yönetim biçimine karıştığı yok. Öyle bir empozesi de yok. İslamiyet, mensuplarının ibadetlerini serbestçe yapmalarını aramakta. Hatta u'lül emre isyanı, fitne ve bozgunculuğu, kaos ve anarşiyi şiddetle yasaklamaktadır. Kilidini zamanın sağduyu anahtarıyla açacağı türban meselesi bir yana bırakılacak olursa bugün Türkiye'de dindarlar her türlü ibadet hürriyetine sahiptir. Daha doğrusu Türkiye İslam dünyasında yine liderdir. Çünkü Osmanlı Müslümanlığı, Türk Müslümanlığı Sünni, ehli sünnet İslamiyet'tir ve orta yoldadır. Aşırı uçlardan uzaktır. Mutaassıp anlayışlar her devirde olmuştur. Kaba softa ham yobazlık Osmanlı'da da Cumhuriyette de vardır. Yarın da olur. II. Mahmud aynı zamanda Halife olduğu halde kendisine "gâvur padişah" denmiştir. Suçu pantolonu getirmek! Evhama gerek yok. Şüphecilik aynı zamanda hastalıktır. Aydınlarımızın hırçın, kavgacı, şüpheci hallerden kurtulması memleketimizin hayrınadır. 4 alanda çok güçlü olmamız lazım, güçlü ekonomi, güçlü ordu, güçlü imân ve güçlü kültür. Ekonomimiz dünden daha iyi, inşallah yarın bugünden de iyi olur, ordumuz medarı iftiharımız, imânımız 1500 yıllık mecrasından saptırılmamak kaydıyla en sağlam harcımız, kültüre gelince çok arkalardayız, kültürde kötüyüz. Japonya'da bir yılda 24 milyar, Türkiye'de 23 milyon kitap basılmakta. Hedeflerimizden şaşmayalım. Hedefimiz, "devlet-i ebed müddet"tir. Bu unvan artık Türkiye Cumhuriyeti içindir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'nın bütün müesseselerinin mirasçısıdır. Hedefimizi birkaç kere yazmıştık, tekrarlayalım. 2015 AB'ye giriş, 2023 İstanbul'un AB'nin başkenti olması, 26 Ağustos 2071 Cuma günü, Türkiye Cumhuriyeti'nin tekrar cihan devleti olması. Devlet ortak çatıdır. Devletsizliğin ne olduğunu devleti olmayanlara sormalı. Mesela Filistinlilere...