Ağustos, tarihimizin zaferler ayıdır; fetih veya müdafaa. 26 Ağustos 1071, 30 Ağustos 1922 ve diğerleri. Kendini milletinin değerlerine adamış bir ordunun en güzel marşı söylemesi ve fırtına olup kopması... ağustos ne kadar şanssa eylül de o kadar sancı:
12 Eylül 1683 II. Viyana bozgunu, İstanbul azınlıklarının Selanik üzerinden kotarılan bir resmî yalanla taciz edilip kaçırtılma hamlesi 6-7 Eylül 1955 yüz karası ve siyah-beyaz Yeşilçam filmlerindeki kurtarıcı bıçkın kabadayı rolü biçilmiş cuntacıların 12 Eylül 1980 Taşeronluğu...
Tarih, tarihi inşa edenler, sahneden çekildikten sonra yazılır. Dikkat edilmiş olmalı. Bu sene 12 Eylül Darbesi, hiçbir seneyi devriyede olmadığı yoğunlukta işlenmekte. Halbuki, o elem ve esef verici kederli zamanların takvimine denk gelen şu günlerde enerjileri derinden tüketici büyük mes'eleler yaşanıyor. İçerde Barış Süreci, dışarıda Suriye gaile ve hailesi/dramı. Buna rağmen 12 Eylül gündeme çıkageldi. Bu çıkagelişte tabiî ki kıdemli cuntacıların yargılanma gündemi var ama asıl sebep yakın tarihle hesaplaşmak...
Biz yaş nesillerin hatıraları darbelerle kirlenmiştir...
27 Mayıs 1960'da ilkokul, 12 Mart 1971'de Hukuk talebesiydik. 12 Eylül 1980'de hayatı tanıma günlerimizdi. 28 Şubat 1997'de yazılarıyla darbeleri, darbecileri, onların yüzsüz kara cübbeli destekçilerini sigaya çekmek için şartları zorlayan, 28 Nisan 2007'de bu defa E Muhtıra'nın püskürtülmesine destek olan bir yazardık.
Ömür seyrimizde 10 yılda bir darbe görülmekte.
Ve 10 yılda bir ekonomik kriz...
Mevzubahis 10 yıllarda önce ekonomik kriz çıkartılmış, sonra askerî darbe yapılmıştı. Bütün bu buhran ve darbeler dış mahreçlidir. Dışarıdan yapılan planlarla talebe talebeye, asker iktidara, işçi yine iktidara musallat edilerek iç harp denecek çaplı silahlı çatışmalar gerçekleştirilmiş, ayrıca örgütler teşkilatlandırılarak 10 yıllar boyu insan ve hazine kaynakları harcanmıştır.
Bu manzarada Türk de Kürt de, asker de ekonomist de siyasetçi de hepsi ve hepsi oyuna getirilmiştir. Zihinlere "şartlar olgunlaşınca darbeler meşru olur" ihanet cümlesi yerleşmişti. Askerin İç Hizmet Kanunu, darbecilerin rehber el kitabıdır. 12 Eylül 1980 Darbesi olduğunda okyanus ötesi mahfillerde söylenen müstehzi sözler unutulamaz:
-Bizim oğlanlar, Ankara'da darbe yapmış!
Millet önünde kendilerini lâyüsel/sorgulanma üstü zanneden darbeci generaller, bir başka güç için bu kadar küçüktür. Bu muhteris küçük adamlar, bu milletin istikbal büyüklüğünü çaldılar...
Hayatımızın zehirli zakkumu darbelerin yargılanması 12 Eylül değil, 27 Mayıs da değil, 30 Mayıs 1876'da Sultan Aziz'e yapılmış darbeden başlamalı.