Ahmet Türk'ün grup konuşması ve DTP'nin Ankara'daki parti kongre öncesi Diyarbakır'da yaptığı kongredeki sonuç bildirgesi... İkisi de düşündürücü, kaygı verici. Denilenlerde hiç isabetli taraf yok mu? Şüphesiz ki var. Fakat, bozuk bir saat de günde iki kere doğruyu gösterir. DTP'nin bara jı aşarak TBMM'ye girmesini memnuniyetle karşılamıştık. Bir ümit doğmuştu. Ne var ki geçen dönem içinde görüyoruz ki bu parti, kendi başına bağımsız bir teşkilat değil. İmralı'dan aldığı işaretlerle hareket etmekte. Terörü başlatan eli kanlı katili halk önderi saymakta. Sayın Türk, bir takım evhamlarla zaten hassas olan havayı germekte. Partisi veya partilileri ise sanki gerçek başkent orasıymış gibi Diyarbakır'da kongre düzenleyerek beyanname neşretmekteler. Neşredilen bu beyanname Türkiye gündemini karıştıracak niteliktedir. Halbuki bu ülkeyi sevenler, bu günlerde son derecede dikkatli olmak zorundadırlar. Abdullah Öcalan halkla rahatlıkla görüşebilecek imkâna kavuşsun denecek zaman mıdır? Daha beteri Güneydoğu'ya özerklik istemek de neyin nesi? Evet siyasi özerklik istenmiyor ama, baktığınızda sadece adı konmamakta. Biz Yunanistan'dan Bulgaristan'a kadar eski topraklarımızı hep böyle kaybettik. Kimse Ankara'dan aynı vahim hatayı beklemesin. Bu millet, daha Yemen'in, Tuna'nın acısını unutmadı. Vaziyete bakınız. PKK'nın teröristliğini bir Mesut Barzani reddetmekte bir de DTP. Hadi anlıyoruz. Bunu dile getirmeniz kolay değil. Bari susunuz. Şu sırada olsun sükût ediniz. Tam tersine Türkiye, her şeyi ile sınır ötesine odaklanmışken burada tehlikeli laflar edilmekte. Demokratik Toplum Partisi'nden meclise girmiş olmanın avantajıyla daha aklı selimle hareket etmesini beklerdik, örgüt sözcülüğü değil. Güven tazeleyeceğine, kredisini arttıracağına, her bölgenin partisi olacağına hassasiyetleri kaşıyarak, tahrik edici konuşmalar yaparak güven eksiltmekte. Bütün bunlar, hiç de hayırlı olmayan çağrışımlar yaptırıyor. Şu senaryo bir tarafa yazılsın. Türkiye, Irak'a girer. Peşmerge ve bölücü örgüt ordumuza karşı iş birliği halinde silaha sarılırlar. Bölgedeki işgalciler de onlara gayrı resmi olarak destek olurlar. Bu sırada bölge belediyeleri eyleme kalkışır, Ankara'yı zora sokacak ortak açıklama yapar, tehditler savururlar. DTP milletvekilleri topluca istifa eder, bir fısıltı yayılır Öcalan öldürüldü. Sonrası. Sonrası ağır iç kargaşadır. Neyse ki güneydoğu halkı, verdiği oylar ve cumhurbaşkanını karşılama biçiminde de görüldüğü gibi devletinin yanındadır. Dert de bu ya! Taban kayıyor, eriyor, bitiyor. Yaklaşan mahalli seçimlerle bir sonraki genel seçimde bu zihniyet doğu ve güneydoğudan oy alamayacak. Onun için fırsat değerlendirilmekte. Ancak fırsatçılık iyi değildir. Şartlar çok kere fırsatçıya gülmez. Bu sebeple dengeli, makul ve akıllı hareket etmeli. Herkes attığı adımı bilmeli, ne söylediğini işitmeli. Rüya görmenin âlemi yok!!!...