Yeni bir dönem başlıyor gibimize gelmekte. Sanki bir eşikteyiz. Temenni ederiz ki bu berzahtan ileriye adım atılsın. Bu dönemde öteki sayısı azalıyor, ötekileştirme hırçınlığı tükeniyor. En bariz karakter bu olsa gerek. Bu da cemiyetin kazanacağı ruh sağlığı demektir. Dünkü sosyal hayatta ötekileştirme hukuksuzluğu, dışlama hastalığı varken şimdilerde en azından kabullenme, katlanma belki de yer yer benimseme söz konusu. Bu aynı zamanda bir zenginleşmedir. Toplum hararetli bir tartışma içinde. Dün aynı karede fotoğraf vermekten imtina edenler, şimdi aynı masa etrafında, hatta aynı meydan ve programda, hatta hatta aynı gazete sütunundalar. Dün keskin bıçaklar devriydi. Sözler de bakışlar da mızraklar kadar merhametsizdi. Bugün tartışmalar yaşanıyor. Ne tartışılmakta? Konuşulan ve yaşanan her şey. Politika, asker, tiyatro, futbol, sinema, dizi, yargı, 1 Mayıs, 19 Mayıs, laiklik, dogmalar, anayasa, komşuluk, kadın, aile, ahlâk ve her şey. Belki bugün de zaman zaman sesler yükselmekte, öfkeler kabarmakta fakat genellikle yumruklar sıkılmamakta. Bunun sebebi ne? Şehirleşme kültürü mü, pahalı tecrübeler mi, dünyaya açılma kazancı mı? Galiba bunlar ve saymadıklarımızla birlikte hepsi. Bakınız bu sene 1 Mayıs daha bir şenlikli geçti. Eğer onlar da bu iktidara tuzak Aczmendileri değilse kendilerine "anti kapitalist Müslümanlar" diyen grup da Taksim'deydi. Kimsenin dediği yüzde yüz doğru ve kimsenin dediği yüzde yüz yanlış olmayabilir. İdare edenlere düşen en aykırı fikirleri bile alıp azgın atların ehlileştirilmesi gibi yelelerinden okşamaktır. Böyle yapılabilirse aslında zahmetsiz fikir kulübü sağmallığı olmuş olur. Bir kıpırdama ve pişme dönemindeyiz, teklikten çokluğa merdiven dayandı. İyimser olmak isteriz. Kurşun atmadan, bıçak çekmeden yaşama denemesindeyiz. Kavga, kökleşmiş kötü geleneklerimizdendir. O yanımız, zakkum aşısı, zehir acısı ideolojilerle buluşunca uçurumlar derin oldu. Şimdilerde siyasette de okur-yazar dönemi başlamakta. Her yanı okullu tipi alıyor. Bağıran cemiyetten kulak veren cemiyete doğru yol almaktayız. Dinlemenin terbiyesi, susmanın ulviliği okyanus mercanları denli fark edildi. Medenilik katsayımız artmakta. Demokratikleşme de bir anlamda budur. Aile içinde, üniversitede, hastanede, iş yerinde farklılıklar giderek zenginleşiyor. Artık ikna odaları araştırma ve müze mevzuu. Konuşan Türkiye, henüz gerçek olmakta. Belki konuşmaktansa sohbet daha makbul. Biz, konferans ümmeti, panel milleti, sempozyum cemiyeti olmaktan ziyade sohbet merkezli bir büyük coğrafyayız. Söyleyecek o kadar söz var ki. O kadar mısra var ki. O kadar ah... O kadar gönül zenginliği var ki.