Fakı Baba'nın Urfa'sı dünyaya şan verme yolunda

A -
A +

Urfa'ya gitmeyeli 15 yılı geçmiş. İlk ziyaretimizin de ilginç bir hikâyesi var. '90'ların başıydı. TGRT'nin cihazları için bir yabancı firma aracılığıyla Las Vegas'a gittik. Bu arada da film ve çeşitli faaliyetlerle TGRT yayınlarının hazırlıkları sürüyor. Bir ekip de Urfa'da Bişr-i Hafi hazretlerinin hayatını filmleştirmekteler. New York'ta indik. 6 Saat tekrar hava yolu kat ettik Çölün ortasında vardığımız menzilin adı Las Vegas'tı. Bir kaç gün devâsâ fuarı gezdik, görüşmeler yaptık, tercihlerimizi tesbit ettikten sonra döneceğimizi söyledik. "Aman, dediler Amerika, kapı-bir komşu değil, gelmişken kal, gezelim". "Hayır, dedik, Urfa'ya gideceğiz. Orada bir filmimiz çekilmekte, bulunmamız gerekiyor". Şanlıurfa'nın Fransız işgalinden kurtuluşunun 87. Seneyi devriyesi münasebetiyle iki günlüğüne Peygamberler şehrinde bulunduk. Bu vesileyle belediye başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba'ya hikâyemiz anlattık, şakalaştık... 15 Yıl önceki Urfay'la bu günkü Şanlıurfa mukayese bile edilemez. Fakıbaba, evvela esaslı bir ekip kurmuş. Etrafında terbiyeli ve sade insanlar var. Fakat meselelerin üzerine üzerine gitmekteler. Hatır gönülle iş yapma ortadan kaldırılmış. Kartla maaş alanları ayıklamış, kadro hem azaltılmış, hem gençleştirilmiş. Şehir 3 yılda kat kat büyümüş. Sayın Fakıbaba, herkes tarafından sevilmekte. Yüzde 63'lere yakın oy almış. Şimdi ise anketler yüzde 78'i göstermekte. Niçin? Çünkü Fakıbaba, partili-partisiz tefriki yapmamış, şehre ve insana hizmeti ön plana almış. "Derdimiz fakir fukarayla değil, onların gözü tok, derdimiz başkalarıyla" derken, hayli duygulandı. Fakıbaba, Fakih Baba isminden geliyor. Ya bu namı taşıyan bir zatın torunu veya Fakih/hukukçu bir dedenin. Kendisi ise hekim. Hekimliğini icra ederek zengin olma yolunu seçebilirmiş. Şimdiki aylığını mesleğinde en fazla bir haftada kazanması mümkün. lakin o zaman para kazanırdı. Bu neticeyle bir güneydoğu ilimiz kazanmış. Halkta inanılmaz sevgi var. Dedikleri şu, "Fakıbaba oldukça kimse, reisliğe heveslenmesin". Şanlıurfa merkez olarak 700 Bin nüfuslu. Devamlı göç almakta. Göç alan bir beldede hizmetin peşinden yetişmek hayli zordur. Ancak gece gündüze katılırsa yetişilir. Fakıbaba, Şanlıurfa'da küçük bir Osmanlı Modeli oluşturmuş. Kendisi Siverek'li bir Türk. Halksa Türk, Kürt Arap. Araplar, erkekleri dahil mavi örtü örtmekte, Kürtler siyah-beyaz damalı şal kullanmakta. Irklar ayrı, milliyetler ise aynı Türkiye Cumhuriyeti kimliği. Şanlıurfa'nın açılan yollar, restorasyonlar, bayındırlık hizmetleri, sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri, çevre hizmetleri, mikro krediler vs ile yüzü güler olmuş. En büyük derdi ise işsizlik. Buna rağmen komşu illerden daha iyi durumdalar. Burada terör yok. Kalkınmayla çevre illere de örnek olmaktalar, Şanlıurfa Modelini görerek bölücü dalgayı kendi eliyle kıracaklarına inanmalı. İşsizlikten sonraki en büyük iki dertlerinden biri TCK'dan diğeri THY'den yana. Karayolları üstelik şimdi şehrin içinde kalmış bir yolu iki yıldır bitirememiş. Belediye o zaman zarfında eserlere eser katmış. THY ise her gün sefer yapsa bile akşam seferleri 23.55 gibi anormal bir saatte. Ya sefer sayısı artacak veya bu saat makul biz yere çekilecek. Üstelik turist trafiği de her geçen gün artmakta. Bir tezimizi tekrarlayalım, gezme maksadıyla yurt dışına çıkacak vatandaşlarımıza en az 5 vilayetimizi görmüş olma mecburiyeti getirilmelidir. Anadolu, ziyaretçi bekliyor. Anadolu'nun keşfi gerekiyor. Bakınız İtalyanların neyi var? Pizza dedikleri lahmacunları ve Pizza kuleleri. Şanlıurfa'lar, Harputlar, Karslar, Doğubeyazıtlar, Iğdırlar, Ahlatlar, Diyarbakırlar...mutfak'tan tabiata, mimariye kadar taşan bir zenginlik içinde. Harput Ulucami de tıpkı Pizza kulesi gibi eğri olduğu halde diğeri okul kitaplarımızda vardır, Ulucami Minaresi yoktur. Şanlıurfa'da taş adeta dile gelmiş, güle dönmüş. Heykeltraş Rodin, eser olarak bir deli heykeli vermiş, Fransızlar onu dünya markası yapmışlar. Zenginliklerimizi ne içeriye tanıtabilmişiz, ne dünyaya. Şanlıurfa, bir tarih, tabiat ve kültür deryası. İnsanları ise gönül adamları, terbiyeli ve gayretliler. Şair Nabi'yi yetiştirmiş bir irfan meclisi. Kurtuluş ateşini ise yiğit 12 Urfalı yürek yüreğe vererek tutuşturmuşlar. İbrahim Tatlıses, bir vakitler "Urfa'da Oxford vardı da okumadık mı?" demişti. Haklıydı. Ancak, artık inansın ki Şanlıurfa, bir zaman sonra -Allah'ın izniyle- Oxford'larla yarışacaktır. Onun için Tatlıses'e görevler düşmekte. Urfa'nın ses hazinesini servete çevirdi. O topraklara borcu var. Pekâlâ memleketine bir özel üniversite kurabilir, Boğaz'a nâzır restaurant yerine bu daha yakışır. Tek başına kuramasa bile sermayenin esas kısmını koyarak ön ayak olabilir. Şanlı Urfalılara bir de hediyemiz var... Bilmiyoruz bu tarafını hiç düşündüler mi? Sevgili Peygamberimiz'in -aleyhisselam- unvanlarından biri de Resuli Zîşan/Şanlı Resuldür. Şanlı Resul, Şanlı Peygamber ve Şanlıurfa... Biz, orada insanlara bakınca arada bir münasebet kurduk. Yanılmıyor olmalıyız. Havada bir aşk var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.