İnsan hayatı, doğduğunda kulağına okunan ezanla öldüğünde musalla terazisine çıktığı zamana kadarki kısacık süredir. Bu kısacık sürenin sahibi insan, yarın merkezli düşünür. Oysa yarın hem tahriktir, hem tehirdir. Hemen bütün hayaller yarına dairdir. Yarınlar olmasa hayaller doğmazdı. İnsan, hayallerinin desteğiyle sürekli bir yarın fatihi olma hırsındadır. İslam âlimleri, haddi aşan yarın niyetini tuli emel, kavuşulamayan arzuların hüsranı saymışlardır. Yarınların bir de tehir, erteleme, sonraya bırakma, yaparım, yapacağım dedirten tarafı vardır. Bu cephesiyle yarın, gelecek zaman, bir tuzaktır. Çünkü, bugünden sonrası meçhuldür. Sorumluluk esas itibariyle dündür ve bugündür, yaşanmış ve yaşanandır. Yaşanacak olan bir tasavvurdur. O tasavvur bir ümittir. Ama her ümit hakikat olamaz. Bir yarın vardır ki o hiçbir zaman gelmez, son gün telaffuz edilen yarın, ahiret zamanıdır. Niçin hemen değil de, şimdi değil de yarın? Ne demişler ve hem de ne güzel demişler: -Dün öldü, yarın meçhul, ân bu ân dem bu dem!!! Zaman okyanusuna atılan ağlara gelene bakmak lazım. Yarın dost değil. Düşman mı? Hayır, asla! Yarın âdeta, tabir caizse nefse benzemekte. Nefs olmasa hayat durur. Ama tasmasından boşalan nefs, dehşet saçan pitbullardan tehlikelidir. Yarın da öyle değil mi? Yarın bilinseydi, yarın okunabilseydi kim niçin çalışsındı? Bu anlamda yarın teşviktir. Sonraya yani yarına bırakmak yani niyeti müpheme emanet etmekse büyük tuzak. Şanlı Peygamber -aleyhisselam- billurdan hükmü tek cümlede vermişler. "Helekel müsevvifun/yarın yaparım diyen, ziyan etti!" İncelik şurada olsa gerek. Bu Hadisi Şerifte 'ziyan edecek' buyurulmamakta. Bu karar verilmekle ziyan doğmuştur. Ne hoş sözdür: Gün akşamlıdır devletlim, denmiş. Devlet sahibi olabilirsin. Sultan olabilirsin. Ama doğan her gün, sakin bir şekilde zamanı nakış nakış işler ve ufukta yakuttan renkleriyle eriyerek kaybolur. Ne yapacaksan şimdi yap, zamana hükmedemezsin, zamanın sahibi sen değilsin, zamanın sahibi ezeli ve ebedi olan Allah'tır. Geçmekte olduğun asma köprünün bir ayağı heptir, bir ayağı hiçtir. Sen hiçle hep arasındaki bir şerefli yaradılmışsın.