Türkiye'nin henüz tek kanal TV'ye sahip olduğu ve muhtemelen de siyah-beyaz günlerdeydik. Turgut Özal'lı yıllardan söz ediyoruz. İktidarda Anavatan Partisi vardı. CHP yine muhalefet partisi. Ve her zamanki gibi proje ve fikir üretmekten ziyade katı aleyhtarlık içinde. TV yeni yeni yaygınlaşıyor. 1959'da İTÜ'de kurulmuş. 1969'da TRT'yle deneme yayınlarına başlamıştı. 1980'den sonra yaygınlaşmış, ANAP iktidarının bir döneminden sonra da Türkiye, televizyon, gazete ve sosyal hayatıyla renklenmişti. Özel TV'lerin TGRT'nin 1989'daki hamlesiyle hayatımıza girmesine daha 5-6 sene vardı. Bir bakıma o devir devletinin buyurgan yüzü olan soğuk, madeni dik sesli TRT'sinde program yapmak, programa çıkmak statü sebebi olmasa bile önemlice bir şeydi...
O günlerde TBMM'de dikkat çekici isimler vardı:
Bunlardan biri ANAP milletvekili olan Kâmran İnan idi...
Kâmran Bey, neseben evladı Resûl olan bir zâttır. Bitlis'lidir. İsviçre'den hukuk doktorası vardır. AP'de Senatörlük, MDP ve ANAP'ta milletvekilliği ve ANAP'ta bakanlıklar yapmıştır. Cenevre'de Türkiye daimi temsilciliğinde bulunmuştur. Sahip olduğu Légion D'honneur nişanını Fransa'nın 2006'da Ermeni Soykırım Kanunu çıkartması üzerine bu devlete iade etmiştir. Kibar, aristokrat ve entellektüel bir insandır. Derin devletin, aidiyetine hastalıklı bakışı yüzünden dünya ve millî mes'elelere derinlemesine vukufiyetine rağmen fazlasıyla hak ettiği halde dışişleri bakanı yapılmamıştır.
Muhterem Kâmran İnan, el'an hayattadır; kalan ömürlerini sıhhat, afiyet ve huzur içinde geçirmelerini dileriz...
Diğer isimlerden biri de CHP milletvekili Turan Güneş'ti:
Turan Bey, bir Osmanlı teb'ası olarak Kandıra'da dünyaya gelmiştir. Önce Adnan Menderes'in DP'sinden vekil seçilmiş, sonra muhalefet ederek Hürriyet Partisine geçmiş, oradan ayrılarak CHP'li olmakta karar kılmıştı. Bülent Ecevit'in dışişleri bakanlığı ve bilahare başbakan yardımcılığını ve Avrupa Konseyinde vazifeler yapmıştı.
İdare Hukuku Hocası olan merhum Turan Güneş, rahat, kalender meşrep bir mizaca sahipti. Bu mizacıyla da klasik Tek Parti kodaman tiplerinden ayrılmaktaydı...
Bu iki zıt şahsiyet, galiba Kıbrıs ihtilafına dair olsa gerek bir gün TRT ekranlarında bir araya geldiler. Program hararetle devam ederken o rahat tavırlı Turan Güneş, bir ara "... biz hırlaşırken" diye bir cümle sarf etti. Böyle bir üslup, Kâmran İnan için asla mümkün değildi. Nitekim. Kendine has hakimane ses tonu ve vurgusuyla derhal itiraz etti: "Sayın Güneş! İnsanlar hırlaşır mı?"
Kâmran Bey haklıydı; insan olan hırlaşmaz, konuşurdu. Hırlaşmak başka bir canlı cinsine mahsustur. Fakat buna rağmen aradan bu kadar yıl geçtiği halde TBMM'de yüz karası birkaç sözde vekil bu mutlak gerçeği tekzib için ellerinden gelen her münasebetsizliği işlemekteler.
O vekiller, Meclise de partilerine de yakışmıyor.
Onlardan öz ailelerinin bile utandığını tahmin ediyoruz.
Seviyesizlik, olsa olsa bu kadar olur!