Ortada birbirini tutmayan iddialar dolaşmakta. Denildiğine göre AB dönem başkanı Hollanda 17 Aralık zirvesi için bir karar taslağı hazırlamış. Bu taslağın hazırlandığı doğru, Hollanda'nın hazırladığı da doğru ama muhtevasıyla alakalı çelişkiler var. Haberler dikkatle incelendiğinde birbirini yalanlıyor. Bazı kaynaklara göre 17 Aralık öncesi Ankara'nın 'Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'ni, bizim resmi ifadeyle "Güney Kıbrıs Rum Kesimi"ni tanıması istenmekte. Bu bizim için son derecede sıkıntılı bir talep. Eğer gerçekse şu anlama geliyor "Kıbrıs'ı tanımadıkça üye olamazsınız!". Bazı kaynaklar ise daha serin kanlı. Bunlara göre doğrudan tanınma istenmiyor, fakat dolaylı tanıma mümkün. Bu taslak sokak ağzıyla "zarf"tır. Ankara'nın önüne zarf atılıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün dediği gibi daha çok taslaklar ortaya çıkar. Çıkan taslaklarla nabız ve tepkiler yoklanır ve asıl taslak yazılır. Onun için söz ve üslupta dikkatli olmalı. Muhakkak ki Türkiye 17 Aralık öncesi Rum tarafını tanımayacaktır. Ne dolaylı ne doğrudan tanırız, kimse bunu beklemesin . 17 Aralıktan sonra müzakere sürecinde ise yiğitliğin bizde kalması lazım. O zaman önce dolaylı tanıma olur sonra tanıma. Ancak bu tanımada da pürüz ve ihtilaflar çıkacaktır. Bizim tanıyacağımız "Kıbrıs Cumhuriyeti" olmayacaktır. Ankara, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi "Kıbrıs Rum Cumhuriyeti"ni tanıyabilir. Tabiî bunun karşılığı Kıbrıs Türk Cumhuriyeti veya KKTC'dir. Güney tanınırken, Kuzey de tanınmalı. Tanıma tek taraflı olmamalı. Ankara diplomatik zamanlamayı iyi ayarlamalı. Öyle olmalı ki bizim Kıbrıs Rum Cumhuriyetini tanıdığımız gün, Türk Cumhuriyetleri, bazı İslam ülkeleri, Pakistan ve Rusya da Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımalı. En azından bunlar veya benzeri bir kaç devlet bu tanıma işini yapmalı. Böyle bir netice zafer olur. O zaman tanımamızın mahzuru kalmaz. Ama "Kıbrıs Cumhuriyeti" diye tanırsak KKTC tartışmaya açılır. Halbuki KKTC artık yılların devletidir. Adaleti, içişleri maliyesi, eğitim sistemiyle kökleşmiştir. AB tarafından da dolaylı olarak tanınmakta. Bütün bu sebeplerden dolayı Ankara'ya uyku yasak... Nabız yokluyorlar. Bu noktada CHP lideri Deniz Baykal'ın sert denebilecek bir kararlılık sergilemesi aslında hükümete yardımdır. Konuya dair devlet politikasının olmazsa olmaz boyutlarıyla netleşmesi gerekir. Şayet netse bunun muhataplarımıza tavizsiz bir şekilde izah edilmesi icap eder. Zarfçılara karşı siyaset cambazlıkları sergileme vaktidir.