Kadının tesettürlü olarak lise, üniversite, devlet dairesi ve TBMM'ne girebilme meselesi, çok büyük kısmıyla hâlloldu. Bu başarının arkasındaki sebep, akıllıca takip edilen ince siyasettir...
Bugün iktidarda olanlar '50'li doğumlardaki nesiller. Sol-sağ kavgalarının alevlendiği '70'lerde siyasetle tanıştılar. O yıllarla devamında muhafazakâr seçmen çoğunluğu, "ehveni şer" diyerek sağcı partilere oy vermekteydiler. Ülke, ağır bir 27 Mayıs travması yaşamıştı. Azıcık kendine gelince de darbeler başladı. Emperyalizm, Kemalizmi bir balyoz gibi kullanarak milleti örste ezmekteydi.
Bugün devleti yönetenler, o günkü yaşlarda çok şeyin yabancısıydı. "Millî Görüş" gibi sembollerle konuşulan bir dünyadaydılar. 'İslami hayat tarzı' demekti. Ama bunun imâsı bile parti kapattıracağından işaret dili kullanılıyordu. Osmanlı İslam nizamı sonrası rejim kendini tesis ederken iman alanında boşluklar bırakmıştı. Bu vebalin cezası, Cumhuriyetin 50. Yıllarında ödendi. Osmanlı nesli ulemanın noksanlaşması üzerine ilimle irtibat büyük ölçüde koptuğundan Vehhabi, dinde reformcu Arap akımları ve 1979 Humeyni rejimi inanç çevrelerini sarsar oldu. Dindar gençler yalnızlardı. Necip Fazıl konferanslarıyla şekilleniyor, Sezai Karakoç'la Orta Doğu'ya açılıyor, Kadir Mısıroğlu'yla yakın tarih hesaplaşmasına giriyor, İlim Yayma Vakfı'nda barınıyor, Petrol Vakfı'ndan burs alıyorlardı. MTTB mektepleriydi. Bu arada cemaatler, hayata tutunma mücadelesindeydi.
Hoca dedikleri Necmettin Erbakan, ilk defa 1969 yılında Millî Nizam Partisi'ni kurdu. Merhum Erbakan'ın etrafında toplanan gençler, siyaset gemisinde sert dalgalara rağmen O'nu yalnız bırakmayarak, yola devam ettiler. Ama yola devam edilirken asker politikaya alet edilip darbe yapılarak veya hukuk politikaya basamak yapılıp çiğnenerek Millî Görüş partileri sürekli kapatıldı. Bu arada 12 Eylül sonrası ortaya çıkan Turgut Özal merhum, bu gençleri de silkeledi. O'na Süleyman Demirel'e baktıkları gibi bakamıyorlardı. O, kendilerinden bir isimdi. '90'lara geldiklerinde bu samimi gençler çok şey öğrenmiş, hayata daha gerçekçi, daha ufuklu bakar olmuşlardı. Yaşadıkları onlara demokrasiyi keşfettirdi. Bu arada cemaatler büyümüş, medyalarıyla etkinlik kazanmışlardı. İşte bu sırada 28 Şubat darbesi yapıldı. Refah Partisi ve Erbakan Hoca devre dışı kaldı. Artık orta yaşın üstüne varmış dünün genç siyasetçiler, düşe-kalka ilmi siyaseti öğrenmiş, ustalarını aşmış, nerede hangi şartlarda siyaset yaptıklarını görmüşlerdi. Bundan sonra her şey yeniden başladı. İlmi siyaseti bilmek, siyaset yapmak kadar önemliydi. Hakikatler, hayallere gem vurdu. Sabır bu yolun sünnetiydi. Sabır ve ilmi siyasetin olmazsa olmaz olduğu idrak edildi. Demokratikleşme paketleriyle kördüğüm olmuş başörtüsü ihtilafının halli, bu ince siyaseti kavrama ve zamanlama hesabıyla elde edilmiş bir yumuşak iklime giriştir.
Tecrübelerimiz çok pahalı oldu.
Arkasında ömürler var.
Kıymeti bilinmeli.
Daha çok da yolumuz bulunmakta.