İşte gerçek bir kere daha yaşandı, İstanbul'suz olmuyor. Eğer; bir şehir, bir koca dünyaya 5 asır gibi bir zaman merkezlik yapmış, buyruklar oradan sadır olmuş, dünyaya nizam oradan verilmişse sonraki zamanlarda o şehri göz ardı edemezsiniz. Toplantının ismi bir garipti. "Genişletilmiş Irak'a komşu devletler zirvesi." Bu cümle, Türkçe kelimelerden kuruludur fakat Türkçe değildir. Belli ki tercüme. "Genişletilmiş Irak." ne kadar yanlış. Doğrusu için biraz kafa yormak gerekir. İsmi yanlış, neticesi ise çok doğru bir toplantı yapıldı. Cumartesi günü: İstanbul, yine tartışılmaz üstünlüğünü. Çerağân, yine saraylığını Boğaziçi, yine ihtişamını ortaya koydu. Muvaffakiyetin 3 şartı vardır. Zaman, mekân ve imkân. Bu 3 olmazsa olmazdan biri mevcut değilse, başarıya varamazsınız. İşte İstanbul, diğer 2 şarta mekânlık yaparak onları utandırmadı. Irak'a Komşu Devletler Genişletilmiş Toplantısı, adı üzerinde olduğu gibi bu çilekeş, bu zavallı, bu şanssız ülkeye dair toplandı. Taşeron örgüt ve Kuzey Irak'ın haddini bilmezliği üzerine Türk kararlılığı etrafında konuşulacaktı. İlk bakışta bölgesel buluşmadan öte bir şey değildi. Ama öyle olmadı. İstanbul sanki çığ toplar gibi, mıknatıs gibi bir câzibe merkezi olarak dünyayı buraya çağırdı. Kimler yoktu ki. BM Genel Sekreteri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi, G-8 Üyeleri, İslam Konferansı temsilcileri, Türkiye Cumhurbaşkanı, başbakanı, dışişleri bakanı, İran, Suriye, Irak dışişleri bakanları. Komşu ülkeler fikri çok çok aşılmış oldu. Nerede kahire toplantısı nerde İstanbul Zirvesi? Bu toplantıyla ilk defa ABD, İran ve Suriye dışişleri bakanları bir masa etrafında oturup konuşmuş, aynı masa etrafında yemek yemiş, aynı aile fotoğrafında görüntü vermişlerdir. Toplantı, kendiliğinden zirveye dönüşmüş, aynı zamanda İran-ABD, Suriye-ABD diyalogunun da mümkün olabileceğini göstermiştir.. Dünyayı yönetenler Cumartesi günü Çerağân Sarayında idiler. Erdoğan Bush görüşmesinden evvel Türk hey'eti, fevkalade yüksek bir kuvveyi mâneviye ile Beyazsaray'a yollanmışlardır. Zira hadise netleşmiştir. Türkiye savaş değil, temizlik yapacağını tekraren dile getirdi. ABD dışişleri bakanı gerek İstanbul'a gelmeden ve gerekse İstanbul'da üstüne basa basa "PKK ortak düşmanımızdır" dedi. Şimdi Türk milleti bu sözün icap ettirdiklerinin ifasını beklemektedir. Bundan böyle ABD Türkiye ile alakalı yeni bir sayfa açmak durumundadır. Tezkere olayını kan davasına döndürmek nihayetinde kendisine de çok şey kaybettirmiştir. Görülüyor ki Türkiye, tahminlerin ötesinde hassas ve kararlıdır. Bir anda ne kadar kurum varsa kenetlenmiştir. Bu kararlılık üzerine Kuzey Irak mahalli yönetimi, hayallerden uyanır oldu. Irak merkezi hükümeti, Türkiye sayesinde kendisine tabi muhtar bir idareye talimat verebilme gücüne kavuştu. Böylece örgütün emri vakiyle bölgeye sızmış sözde parti büroları kapatıldı vs.. Netice itibariyle zirvenin sonuç bildirgesi Türkiye adına bir zaferdir. Çünkü, Türkiye'nin tezinde haklılığı ittifakla imzalanmıştır. Masadan galip ayrılmamız nadirattandır. Türkler, çok kere masada kaybederler. Bu defa kan dökülmesine mahal kalmadan masada kazandık. Beyazsaray görüşmesi İstanbul Barış Zirvesi'ni teyitten öte bir şey olmayacağa benzer. Ne var ki Türkiye, parlak laflara, sırt sıvazlamalara asla kanmamalı. Problemleri kış uykusuna yatırma gibi oyalanmalara dikkat etmeli ve diplomatik ataklarını sürdürmelidir. Bu topraklar. Bu bölge insanınındır. Bağdat'taki Arap da, Süleymaniye'deki Kürt de, Diyarbakır'daki Türk de bizimdir. Kan kardeşimiz, din kardeşimiz, kader arkadaşımızdır. Dün İstanbul böyle bakıyordu. Bugün Ankara da böyle bakmaya başladı. Geçen zaman Ankara'nın devlet stajıdır. Yalnızca dışarıya karşı değil öz halkına karşı da yanlışları oldu. O yanlışlar İstanbul'dan dönüyor. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti'nin merkezidir. İstanbul Avrasya'nın.