Eskiden "Tıp fakültelerinden her şey çıkar; bazen de doktor çıkar!" diye bir söz vardı. O söz, bugün belki hukuk fakülteleri için daha fazla doğru. Veya belki de bütün fakülteler aynı mahiyeti kazanır oldu.
Kadir Mısıroğlu, hukuk mezunu, avukatlık ruhsatına sahip bir münevver. Fakat ihtisas kazandığı dal tarihçilik. "Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" İsmindeki ilk eseri okuyucuyla buluştuğunda 31 yaşındaydı. Daha sonra, kalemin muhtelif dallarında çok sayıda esere imza attı. 1934 doğumlu olan mütefekkir, yazmaya, sohbetlerine ve televizyon konuşmalarına eksilmeyen bir şevkle devam etmektedir. 50 yılı aşkın fikir ve yazı hayatının 11 yılı sürgünde geçti. Resmî ideolojinin propagandalarla dolu yanıltıcı tarihine karşı geniş araştırmalar ve cild cild eserlerle hakikati cesur bir şekilde ortaya koyan şerefli bir imzadır.
Kendisinin yurt dışı yılları, bizim yurt dışı yıllarımız gibi maniler yüzünden Kadir Mısıroğlu ile çok uzun müddet görüşemedik. Acı bir kayıp bunu telafi etti. 17 Ekim 2014 Cuma öğleden sonra bir grup arkadaşımızla birlikte oğlu Mehmet Selman'ın vefatı münasebetiyle taziye için mütevelli hey'eti başkanı olduğu "Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı"na ziyarete gittik.
Kadir Mısıroğlu, hem hitabeti hem kitabeti olan bir insan.
Hem kalem hem kelam sahibi.
Esaslı bir araştırmacı.
Velud, yiğit ve yılmaz bir kalem.
Kitaplarını ilk eseriyle birlikte kurduğu Sebil Yayınevi basmakta. Ayrıca cumartesi günleri mezkûr vakıfta ziyaretçileriyle sohbet etmekte. Her müellif ve mütefekkirde olduğu gibi bu müellifin de her yazdığı satırı herkesin aynen kabul etmesi mümkün olmayabilir. Aslolan düzgün istikamette ülke irfanı, ilim hayatı, yeni nesiller ve istikbal için eserler verilmesi, farklı farklı pencerelerin açılması, klişe ve ezberlerden kurtulmaktır. İnsanlık, ezber bozan aykırı şahsiyetlere çok şeyler borçludur.
Doğru, her zaman çoğunluğun tarafında değildir.
Vakıftan ayrıldıktan sonra düşündük. "Bir ömür boyunca toplanmış çok nadide, hatta bazıları başka hiçbir yerde olmayan vesikalar, kitaplar, koleksiyonlar, cildlerden meydana gelen bir arşiv, tarihî bir miras."
Bu hazine değerindeki varlığın salimen istikbale intikal etmesi, üzerinde yeni beyinlerin çalışması lazım. Bu yükü bir insanın tek başına taşıması mümkün değil. O halde müesseseleşmesi şart. Bu, dar bütçeli bir vakıfla da yapılamaz. Devletin sahip çıkması gerekir.
O da yaşının kemal noktasında bulunan edebiyat araştırmacısı, romancı muhterem Mehmed Niyazi Özdemir, yıllar evvel bize anlatmıştı. Alman devleti, bir avukat olan Johann Wolfgang von Goethe'nin yazı hayatı için yanına 11 profesör vermiştir. Böylece dünyaya bir büyük edebiyatçı kazandırılmış.
Kadir Mısıroğlu adına bir müessese kurularak her dakikasının değerlendirilmesi ve her parça varakanın kayda girmesinin temini gerekir. Bu sebeple 5 tarih doktoru, 4 doçent, 3 profesör yardımcı büro elemanlarıyla birlikte maiyetine verilmeli ve bu hizmet ve kadro için yepyeni bir bina tahsis edilmelidir.
Necip Fazıl, Hakkın rahmetine kavuştuğunda ANAP iktidarına "kirada oturduğu köşkün satın alınarak Necip Fazıl Müzesi" yapılmasını teklif etmiştik, geçen senelerde Sn. Kadir Topbaş'a "Canım İstanbul" şiirinin şehrin en işlek yerine önlü arkalı 20 metre yükseklikte mermer bir abideye nakşedilmesini söyledik. Bunlar olmadı. Şimdi de Kadir Mısıroğlu külliyat ve evrak ve dokümanları için teklifte bulunuyoruz. Kuruluş, üniversiteye bağlı "Kadir Mısıroğlu Tarih Araştırmaları Enstitüsü" ismini alabilir. Son kelime "merkez", "kurum" veya "müessese" de olabilir. Üniversiteye bağlanması da şart değil. Vakıflar G.M. yahut Kültür Bakanlığı da ciddi seviyede ve devamlılık arz eder şekilde destek olabilir. AK Parti iktidarını fikir ve duygu palanında besleyen pınarlar ihmal edilemez. Vefat edenlerin çoğu maalesef unutuldu. Hayatta olan 3-5 ismin gününde değeri bilinmeli. Bu teklif, keza üstad Sezai Karakoç gibi onların hepsi içindir. Böyle bir kalıcı karar, yarınlarımıza büyük hizmet olur. Cumhurbaşkanı seviyesinde temsil edilen "Necip Fazıl Edebiyat Ödülleri" bu anlamda iyi bir başlangıç olmuştur.