Washington, DC Seyyid Ahmet Arvasi Bey, ülkücülerin üzerinde çok hakkı olan bir mütefekkirdir. Türk milletini aşk derecesinde severdi. Değerlerimizden zerrece taviz vermezdi. Çeşitli öğretmen okullarında öğretmen yetiştirvdikten sonra İstanbul'a gelmişti. Ancak 1977-78 CHP iktidarı bu büyük insan için azap yılları oldu. Fikirtepe Öğretmen Okulunda çalışırken CHP hükümeti, diğer milliyetçileri çil yavrusu misali dağıttığı gibi Seyyid Ahmet Arvasi'yi de Tunceli'ye sürdü. Bu tayinin maksadı açıktı, O'nu vurdurmak. Zaten hayli zamandır Erenköy'deki evinden çıkamıyordu. Çıksa öldürülecekti. Dr. raporlarıyla yerini muhafaza edebildi. Nihayet 1979'da emekli oldu. Merhum, hapis hayatından sonra Bab-ı aliye, Enver Ören Beye geldikçe bizim Yeşilay Han'daki büromuzu da teşrif ederlerdi. Orada birebir bir çok sohbetlerine nail olma şansını elde ettim. Bir gün şunu anlattı, 'dolmuşta gidiyorum. Öğlen ajansı saati. Radyo açık. Bir haber dikkatimi çekti. MHP genel idare kurulu üyeleri belli oldu' dedi ve isimleri saydı. Bir de ne göreyim benim adım da var'. Belli ki Bağbuğ Türkeş, dostuna söyleme gereği bile duymadan onu partinin yönetimine getirmiş. Zira şunu da bizzat Arvasi Hoca'dan o sohbetlerimizde öğrenmiştim. Türkeş Bey, bir gün Arvasi Hoca'ya ülkücü gençleri kasdederek 'bu çocuklara lütfen dinlerini-diyanetlerini öğret' der. Aralarındaki muhabbet böylesine derindir. Derken 12 Eylül 1980'de askeri darbe olur. MHP, GİK üyeleri de içeri alınır. Bu meyanda Ahmet Arvasi Bey de alınır ve Mamak'a götürülür. Bu zindanda ne yazık ki işkenceler görür. Bir kalem adamı, bir kelam adamı çağdaş Türkiye'nin büyük mütefekkiri işkencelere maruz kalır. Neler yapmışlar? Sohbetlerimizde bize sadece şu kadarını anlattı. Söz aynen kendilerine aittir. Ruhaniyetinden af dileyerek yazıyorum: -Beni Mamak'ta demir kafes içinde maymun teşhir eder gibi teşhir ettiler! Daha ne yapsınlar? Başka bir şey yapmaya veya başka bir şey nakline gerek var mı? Ülkücülerin fikir üstadı, MHP'nin fikir rehberi Ahmet Arvasi Bey, şüphesiz ki ve asla ve kat'a partizan değildi. Merhum Türkeş de bir genel başkan fakat partizan değildi. Ne demek istiyoruz? Ahmet Kabaklı merhumdan bizzat dinlemiştim. MHP genel başkanı Türkeş, Kabaklı Hoca'nın DYP'den milletvekili adayı olmasında aracı olmuş ve seçim konuşmalarını desteklemişti. S. Ahmet Arvasi'ler, Başbuğ Türkeşler için ehemmiyetli olan dünya görüşünün iktidar olmasıydı. Onun için Turgut Özal zamanında Ahmet Arvasi Hoca, 'Turgut Bey' der başka şey demezdi. S. Ahmet Arvasi, okulda ve hayatta binlerce genç yetiştirdi. O gençler geometrik hızlarla arttılar. Eğer bir tarihte Türkiye komünist olmadıysa bir çoğu şehit olan o gençlerin büyük payı vardır. Bugün Ahmet Arvasi Bey, hayatta olsaydı kesinkes şu anayasa referandumunda evet oyu kullanırdı. Aksini düşünmek abesle iştigaldir. Sadece o mu, Alparslan Türkeş de öyle, Gün Sazak da öyle, Erol Güngör de öyle. Buraya Muhsin Yazıcıoğlu gibi birçok başka güzel isim daha yazılabilir. Onlar köktü. Onlar bedel ödemiş, çile çekmiş milliyetçiydi. Bugün ülkücülerin, milliyetçilerin sloganları bir tarafa bırakarak, partizanlığı bir tarafa bırakarak ciddi bir muhasebe yapmaları aklı selimle hareket etmeleri şart üstü şarttır. CHP'ye yamanıyorlar. Tehlikenin farkında olmalılar. MHP'den kovulmuş milliyetçiler de bunun farkında olmalı. Hayır! demek, köklere ihanet, ülkücülere karşı affedilmez kinler taşıyan Rahşan Ecevit'e evet demektir. Hayır demek, Başbuğ Türkeş'i hapseden mahkeme kararına alkıştır. S. Ahmet Arvasi'yi demir kafese kapatanlara 'eline sağlık' demektir.