Lübnan'da rol alalım mı?

A -
A +

İsrail, Filistin'i vururken Başbakan Tayyip Erdoğan, "ya kendim bölgeye gidecek veya başbakanları Ankara'ya çağıracağım" demiş, fakat eş zamanlı olarak PKK da Türk askerine en zalim mayınlarla pusu kurup şehidler vermeye başlamamız üzerine bu fikir hayata geçirilememişti. Fırsat hâlâ kaçmış değil, Başbakan yine Filistin ve İsrail'e gidebilir. Hatta Beyrut kapısı da kendisine açık. Zira İsrail, Filistin ve Lübnan'a yüz binlerce ton bomba yağdırırken bu iki çaresiz halkın başbakanları canhıraş bir feryatla Türkiye başbakanından ateşkes için yardım istiyorlardı. Türkiye, bir taraftan Kuzey Irak için çalışırken bir taraftan da başbakan ve dışişleri bakanı vasıtasıyla bölgeye müdahil oluyordu. Biz meseleye Arap devletlerinden daha fazla sahip çıktık. Zaten bazı Türk aydınları da bunu anlayamıyor. Biz de bu sütunda hükümetimizden barış zirvesine önayak olmasını, şehirlerimizden birinde zirve toplanmasını teklif etmiştik. İşte o zirve "konferans" adı altında İtalya'da yapılacak. Oyun müthiştir, vuruyorlar, vururken hem düşman eziliyor hem silah fabrikaları çalışıyor. Vuracak bir şey kalmayınca da konferanslar toplayıp istediklerini dikte ettiriyorlar. Haritalar bir kere daha değişiyor. Sonrasında da yıkılan şehirlerin imarı için IMF'ler, Dünya Bankaları eliyle bu milletleri borçlandırarak devreye giriyorlar. Gelinen noktada Lübnana'a barış gücü teşkili konuşulmakta. İsrail, ateş kusarken susan BM her yer yakılıp yıkıldıktan sonra konuşmaya başladı. Barış gücü teşkil edilecek. Şayet Türk hariciyesi, "savaş devam ederken barış gücü olmaz" dediyse büyük hata etti. O güç kurulana kadar savaş diye bir şey kalmayacak, Amerika orada da tam ağırlıkla yer alırsa kendini iyice dağıtmış olur. Irak'ta gittikçe batağa giden bir de Lübnan batağına gömülmek istemiyor. Amerika için bataklık olan Lübnan, Türkiye için olmaz mı? Olmaz, Türkiye'nin tarih, coğrafya, inanç ve kültür yapısıyla Amerika'nınki bir değil. 1 Mart tezkeresinden sonra bir imkânı daha kaçırmayalım. Aslında bu teklif, bir bakıma Irak'ı vurmayalım diye hediye olarak yapılmakta. Diğer tarafın niyeti ne olursa olsun, bizi netice alakadar eder. Evet, haklıyı tutacak, destekleyeceğiz, ama hakem pozisyonumuzu da korumalıyız. Lübnan'da önce barış gücünün rol kurucu esas aktörü olarak, sonra inşaat sektörlerimizle, sonra da ticaretimizle orada yer alabiliriz. Biz batılıların aksine sömürmedik paylaştık. Bölgede kalıcı barış ve huzur Türk askeri, Türk insanı ve Türk adaletiyle mümkündür. Sadece Lübnan'da değil, Irak'ta da rol alalım. Kuzey Irak pazarlığında Irak'ı devralmayı teklif edelim. Tekrarlıyoruz, ABD önünde sonunda Irak'ı Türkiye'ye ihale edecektir. Dünya siyasetini, tarihi, coğrafyanın gerçeklerini biliyorsa bunu yapar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.