KCK/Kürdistan Aşiretler Birliği Başkanı Cemil Bayık'ın Der Standart ismindeki bir Avusturya gazetesine verdiği demeçteki görüş ve isteği oldukça ilginçtir.
Şöyle diyor:
-Biz, Barış Süreci'ne üçüncü bir gücün gözlemci olmasını istiyoruz. Bu güç, ABD olabilir. Uluslararası bir hey'et de olabilir. Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Amerikalıları da kabul edebiliriz. Gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var.
Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle tarihin bir döneminde kendine isyan etmiş vatandaşlarından meydana gelen bir terör örgütü arasında öteki dünya örneklerinde görüldüğü gibi iki yıldan bu yana belli usul ve şekillerde bir barış müzakeresi devam etmektedir.
Bu süreç, umulandan da başarılı olmuş, bu zaman zarfında son 6-7 Ekim cinneti bir tarafa bırakılırsa büyük bir olay da cereyan etmemiştir. Türkiye, Kürtçü harekete oy veren taban kitlenin lider kabul ettiği Abdullah Öcalan ile istihbarat kurumu eliyle müzakereleri icra etmektedir. O isim de silahlı grupların başındaki Kandil ve diğer unsur Avrupa'yla HDP'li vekiller vasıtasıyla konuşmaktadır.
Ne var ki barış, süreç olmaktan çıkıp nihai bir anlaşmaya bürünme ihtimali kuvvetlenince Kürtçülerin bundan çok da hoşnut olmadıkları görülmekte...
Yeni Türkiye'de Kemalist tahakkümden sıyrılan devlet, Kürt gerçeğini tanımış, onları yok sayan, öteleyen mazlum vaziyete düşüren haksızlıkları bertaraf etmiş ve hemen hemen her isteklerini karşılamıştır.
Hâl böyle olunca dağlarda can veren garip Kürt gençleri üzerinden kavuştukları imkânlarla saltanat sürenler, açığa düşeceklerini görüp endişeye kapıldılar. Çünkü bütün baskı ve haksızlıklara rağmen kahir çoğunluktaki Kürt nüfusu, din birliği, resmî dil birliği, bayrak birliği ve ülke birliği dallarında ayrı düşmediler.
Varılan nokta itibariyle sosyalist, ateist veya dine çok mesafeli laikçi Kürt ırkçıları Barış Süreci'nin sakatlanmasından, uzamasından, çok elin karışıp çıkmaza girmesinden yana oldukları intibaını veriyorlar. Barış Süreci'ne müşahit olarak üçüncü bir kuvvet dahil olsun, o da ABD olsun demek budur.
Böyle bir istek, tarih malumatı olanların derhal anlayacağı gibi başa dönmek demektir. I. Dünya Harbi'nden sonra bir kısım köksüz münevverler Amerikan Mandası/vesayeti teklifinde bulunup bunun müdafaasını yapmışlardı. Bu bir gerçektir. Diğer gerçeğinse hiç unutulmaması şarttır. Amerika, hudutlarımızı çizen Lozan Andlaşmasını imzalamamıştır. Altında imzası olmayan biri için o hukuki metin iltizami değildir/bağlayıcı olmaz.
Bu müşahit/gözlemci fikrinin Ankara'yla asla ve zerre kadar bir münasebeti yoktur ve olamaz. İmralı'yla olduğuna dair de bir emare yok. Buna rağmen Cemil Bayık "gidişat bu yöne" diye kendi hayalini hakikat gibi sunmakta.
Marksist-Leninist bir örgütün Kapitalist Amerika'yı istemesini ne ile izah etmeli?
Kimden ne vaadler alındı?
Kürtler için mi çalışılmakta, bir başkaları için mi?
Hani bunlar, sabah-akşam "kahrolsun Amerika!" diye bağıran militanlar değil miydi?
Hadise IŞİD tezgâhında logonun bir parçasıdır.
Bütün zorlamalara rağmen Türkiye'yi sıcak harbe sokamadılar.
O olmayınca bu defa böyle bir davetiye yazılmak istenmekte.
Hâdise, Türkiye'nin istiklali, hükümranlığı ve hudutlarıyla alakalıdır.
Sevr'in tekrar kotarılma arzusudur.
Her Kürt'ün diğer her vatandaş kadar bu toprakların milliyetçisi olduğunu kimse unutmamalı. Türkiye'nin içeride vesayetlere son verirken onların en belalısı mandacılığa taviz verebileceğini düşünmek ham hayalden öte bir şey değildir.