Ortaöğretimden üniversiteye gençlik

A -
A +

Nüfusumuzun yüzde 70'inin genç olmasıyla her fırsatta iftihar etmekteyiz. Başka ülkelerin petrolü, altını, bizimse gençlerimiz var. Bu gerçeğe rağmen iftihar etmekte haklı mıyız? Şayet herkesi istediği yere yerleştirerek arzu ettikleri eğitimi verebilseydik, bir insana lazım olan kültürle donatsaydık iftihar edebilirdik. İki hafta evvel bir özel üniversitenin mezuniyet törenindeydik. Yüzlerce genç cübbelerini giymiş olarak sahnedeydi. Valsler şunlar bunlar yapıldı. Bazı konuşmalar oldu. Sondan bir evvel de rektöre söz verildi. Rektör, gençlere "meslektaşlarım" diye hitap edip nabza şerbet verdikten sonra konuşmaya başaldı. Dediğine göre esas itibariyle bu gibi törenlerde öğrencilere nasihat vermezmiş, fakat bu defa nasihatte bulunacakmış. Bunu dedi ve başladı demagojiye. Meclis başkanına çatıyor, ima yoluyla hükümete yükleniyor, laikliğin mahvolduğundan dem vuruyor ve devam ediyordu. Kışkırtıcı bir ağızla anlattıklarında samimi değildi. Tören de mezuniyet de bahaneydi. Hedef şahsi ikbaldi. Başbakan, "seni dışardan bakan tayin ediyorum" dese koşarak gidecekti. Yanımızda oturan bir profesöre sahnedeki gençleri göstererek şöyle dedik: "Şu çocukların yarın üçte ikisi işsiz. Burada her şey konuşuluyor, ama asıl konuşulması gereken konuşulmuyor..." Gençlik birkaç türlü meseleyle karşı karşıya. Üniversiteye girmek bir dert. Layıkıyla ilim tahsil edememek bir dert. Mezun olduktan sonra iş bulmak başka dert. Dert sadece üniversiteye girişte değil ki. Bakınız OKS'de 798 bin küsur çocuktan hemen hemen yüzde 5'i sıfır puan almış. Bu sonucu kim nasıl izah edebilir? Üniversite girişinde keza benzer manzarayı yaşamaktayız. YÖK, üniversite senatoları, MEB ve ilgili herkesin bu dertler yumağı meseleler karşısında birleşmesi gerekir. Gençlik, hamaset malzemesi olmaktan kurtarılmalı. 3 milyona yakın işsiz var. Bunların çoğu genç. Bu kadar işsize rağmen şirketler çalıştıracak eleman bulamıyor. Zira ekonomide orta sınıfın derin yara alması gibi bu alanda da eğitim yara aldı. Çok iyi yetişmişler ya büyük şirketler tarafından kapılmakta veya yurt dışına kaçmakta. Gerek OKS'de ve gerekse ÖSS'de bu problemi çözmenin en esaslı yolu üniversitenin, YÖK'ün halkla bütünleşmesinden onları dinlemesinden, MEB ile ahenk içinde çalışmasından geçmekte. Üniversite senatoları, üniversite yönetim merkezleri fildişi kule olmaktan çıkmalı. Geçen öğretim yılında bir özel üniversitenin açılışına milli eğitim bakanı davetli diye YÖK üyeleri gelmediler. Bu kaprislere kimin ne hakkı var? Neden milli eğitim bakanıyla el ele verilip bu dertler yumağını çözmek için çareler üretilmez de tepeden bakılır, kapris yapılır? Eğitimin mutlaka temelinin sağlam olması lazım. İlköğretim ve lisenin hakkıyla donanması şart, öğretmenin, okulun derlerinin ortadan kalkması şart. Biz kılık kıyafet ve süre kavgası yapageldik gidiyoruz. Cahili baş açık veya örtülü olarak 5 veya 11 senede yetiştirmek arasında ne fark var? İmtihan sonuçlarında 3-5 il başarılı, birkaç genç üst sıralarda. Milli geliri düşük il, milli eğitimde de sonlarda. Yüzde 70 nüfusumuz genç... Harika!.. Peki ne kadarı dünya ile yarışacak çapta?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.