Kıbrıs kördüğümünün muhakkak çözülmesi lazım. KKTC ve öteki haklarımız kaybedilmeyecek, fakat ada ihtilafı çözülecek. Çözümsüzlüğün çözüm gibi takdimi mümkün değil. Kimse ver kurtulcu olmadığı gibi kimse kimseden daha fazla vatansever olduğunu da iddia edemez. İla nihaiye bir ihtilafla yaşanamaz. Nesiller doğuyor, nesiller büyüyor, nesiller ihtiyarlıyor, ihtilaf devam ediyor. New York'ta Türk ve Rum liderlerinden başka bir de yardımcılar var. Bunlar, bakanlar ve danışmanlar. Mümtaz Soysal'ın devre dışı kalması iyi olmuştur. Kıdemli danışmanlık olmaz. Belki yeni danışman daha işe yarar teklifler üretir. Ancak esas dikkat edilecek oğul Denktaş. KKTC Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, sanki müzakerelerin devamını ve olumlu yönde seyretmesini temin eden gölge isim gibi. Elbette, müzakere zabıtları açıklanmadan kimse bir şey diyemez ama aynı zamanda DP lideri de olan oğul Serdar Denktaş, en genç delege ve ikinci nesilden bir politikacıdır. Bu ihtilaf ve ıstırapla büyüdü. Parti genel başkanı olduğu için halkla da daha fazla iç içe. Halkın ne durumda olduğuna, ne istediğine vâkıf. Belki de Denktaş'ı ikna eden diğer Denktaş'tır. KKTC Cumhurbaşkanı şüphesiz ki en fazla oğluna inanacaktır. Eğer Serdar Denktaş olmasa, Mümtaz Soysal'ı da kaybetmiş bir Rauf Denktaş, masayı terk etmek dahil farklı davranışlar sergileyebilirdi. Belki kendini yalnız hissedecekti. Oysa Serdar Denktaş, ilk seanstan hemen sonra yaptığı basın toplantısında bardağın dolu tarafını görmüş, baskı görmediklerini, müzakerenin Annan Planı temelinde yürüyeceğini ifade etmiş, kendinden emin haliyle hem heyet, hem Türkiye hem de KKTC üzerinde ümitvar havanın esmesine yol açmıştır. Buna mukabil ilk gün Rumlar daha fazla sıkıntılıydı. Eğer bu ihtilaf çözülürse neticede genç neslin temsilcisi Serdar Denktaş'ın payı unutulmayacaktır. KKTC'li genç lider, şüphesiz ki zamanla daha açılacak ve daha etkin olacaktır. Her çözümsüzlüğün makul, aklı selime dayanan bir çözümü vardır.