Siyaset meslek değildir

A -
A +

Bizdeki temel yanlışlık herhalde bu fikirde yakmakta. Fikir kökten yanlış. Siyaset meslek gibi idrak edilmekte. Bir kimse kasabasından, şehrinden her nasılsa meclise gitti mi, her şey bitti. O artık Ankaralıdır, Bu "Ankaralı"nın mesleği de "siyaset yapmak"tır. Halbuki siyaset meslek değil hizmet vesilesidir. Millet, geçici süreyle içinden birilerine vekalet vererek yasama faaliyetine iştirak etsin diye başkente yollar. Milletin bunun yapması o kimseye iyilik midir, kötülük müdür? Bu vekilin aklına bağlı. Bir kimsenin bir kere vekil seçilmesi, sürekli seçilmesini emretmez. Gelin görün ki siyasetten ziyade politika adamı olan bazı kimseler, elit olma ve üstünlük evhamına kapılırlar. Hele bir de bakan olmaya görsünler. Artık daima bakan olma peşindedirler. '70'li yıllarda bir sloganı vardı. O söz güzeldi "millet mes'ulü." Milletvekilliğine böyle diyorlardı. Evet, o makamlar vekillik nimetinden ziyade mes'uliyet doğuran yerler. Fakat bunu kaç kişi dert edinir? Çünkü maclise adım atıldıktan, ürkeklik dönemleri geçtikten, hele bir dönem daha seçildikten, hele hele bir de bakan olduktan sonra artık yapılan o iş meslektir. "İşiniz ne?" "Milletvekilliği". Yok öyle şey. Meslek, öğretmenlik, hukukçuluk, hekimlik vs'dir. Doğru, lakin bu doğruyu, 12 yıl, 18 yıl, 24 yıl, bazılarında ömür boyu delege taktikleriyle seçilenlere, darbelere, sandığa gömülmelere rağmen yeniden meclise koşanlara nasıl anlatırsınız? Zira bu meselede de önce "ben" gelir. Her şeyi o bilir, "o bakan da ne anlarmış". Bir bilenden daha iyi bilen olacağını hatırlamazlar. Feragat ve fedakârlıkta bulunmazlar. Gençlere hiç yol açmazlar. Onun için her devirde erken seçim zordur. Bütün dönemlerde, bütün meclislerde, bütün iktidarlarda yükü bir avuç insan sürükler, diğeri kalabalığa uyur. Şu son gelişmeler bu dediklerimizi teyit etmektedir. 3 Kasım 2002'de TBMM şu veya bu sebepten gençleşti. Seçmen söz birliği etmişcesine siyaseti meslek bellemiş kaşarlanmış, şaibelere karışmış, dayak yemişleri... eledi. Onlara bu kadar tamam dedi. Ancak yenilmeye doymayanlar, saçlarını boyamaya devam ettiler. Kapalı kapılar ardında bilgiçlikleri elden bırakmadılar. Çünkü meclise girdiklerinden, Ankaralı olduklarından beri başka bir iş bilmemişlerdi. Bunları bir tartın. Tasnif edin. Kaçı, kaç senede kaç proje üretmiştir? Ürettikleri daha çok laftır. Kafalarından çok çeneleri çalışmıştır. Tekliften çok, ağızları köpürerek saldırırlar. Eskilerin hepsi mi böyle? Hayır, insanın ağzı kurur. Onların kim olduğu biliniyor. Eskiler, vaz geçilen adam olduklarını anlayıp varsa işleri yoksa torunlarıyla meşgul olsun, herhangi bir hayırlı düşünceleri olursa onları yönetimlere bir şekilde duyursunlar. "Mezarlıklar, kendilerini vaz geçilmez adam farz edenlerle doludur" sözü meşhurdur. Yenilerden bazılarının da zamanla bu illete yakalanmalarından korkarız. Bu sebeple zihinlerine iyice yerleştirsinler. Siyaset meslek değildir. Ankara'ya bir süre için gittiler. Bu dönemi iyi değerlendirsinler. Vatandaştan beddua değil, dua almanın yollarına baksınlar. Meb'us'un mes'ul olduğunu hatırlasınlar. Bu millet çenebaz, demagog laf ebesi politikacılardan bıktı "Sağlı-sollu" komedi manzaralarını görünce bunları düşünmemek mümkün mü? Ne dersiniz, hanımlar, beyler?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.