Sosyal ilimler, matematik kesinlikle değil, ihtimalleri de ihtiva eden derinlikte cereyan eder. Öyleyse soru şudur:
-Bölgeye gelişiyle hâzâna dönmesi bir olan "Arap Baharı" 3 Kasım 2002'de açan Türk Baharı'na karşı başlatılmış bir çevrele hareketi olamaz mı? Arap Baharıyla gaye Türkiye'yi mi kuşatmaktı? Bir taşla birkaç kuş vurma hesabı güdülmüş olabilir. Taksim-Tahrîr köprüsü bu anlamda sorgulanmak gerekir. Topçu Kışlası'nda neyin talimi yapıldı?
Arap Baharının mağribden başlayıp Tunus, Libya, Mısır, Yemen... diye giderken birden ülkeler aşıp Suriye'ye sıçraması tesadüf olmasa gerek.
Eğer.. Sponsorlar, serbest seçim mahrumu milletlere karşı samimi demokrasi sevdalıları olsalardı o zaman bu eylem, bir savrulma yaşamaz ve diktanın dikâlâsı krallıkları yerle bir ederdi. Ama ne böyle bir niyet, ne böyle bir işaret oldu. Bilakis çöl baharının olanca güzelliğiyle tomurcuğa durduğu zannedilen Mısır'da seçmen de tarafsızlık da hüsrana uğradı:
'Demokrasi aşısı' yapıyoruz diyenler, halk ihtilaliyle devrilen diktatörden sonra sandık iradesiyle işbaşına gelen meşru Cumhurbaşkanını, yabancılaşmış ordu, ajanlaşmış medya ve köksüzleşmiş aydınlarla iş birliği yaparak devirmekle kalmayıp darbecileri ayakta tutmak için o krallıklardan milyon dolarlık desteklerle faşizme hizmet ettiler. Batı çifte standartlı ve ikiyüzlüydü.
Bu mecrada de facto/oldu bitti bir el çabukluğuyla Suriye ile çatışma ortamına sürüklendik. Şu var ki plândaki sinsiliği sezen Türkiye Hükümeti, dünyayı arkasına almadan sıcak bir çıkış yapmadı. Yapılan önce nasihat, sonra muhaliflere destek ve ülkemize gelen yüz binlerce aileye kucak açma insanî siyasetinden ibarettir.
Batı, üç yıla varan bir hantallıkla, Suriye'de ilk defa diktatöre tavır koymakta.
Ne var ki bunlardan en yakını Akdeniz'in ötesindedir. Bizse iç içeyiz, aynı topraklardayız, aynı kültürü paylaşmaktayız. Bu itibarla dikkat ve soğukkanlılığı elden bırakmamalı. Bir girdaba/anafora sürüklenmemeliyiz. Yarın derhal propagandayı başlatırlar "emperyalist Türkiye, bir İslam ülkesini vurdu."
Üstelik Suriye, artık bir kargaşa coğrafyasıdır. İstenmedik kadar ajan, birçok uç İslami örgüt burada. Diğer taraftan Baas rejimi, düne kadar vatandaşlık bile vermediği Kürtlere Kuzey Doğu Suriye'yi terk ederek Türkiye ile Kürtleri çatıştırmak istemekte.
Suriye daha bir alevlenir ve daha bir kaosa sürüklenirken Sivil Anayasa ve Barış Süreci'ni başarıyla bitirmek mecburiyetindeyiz. Güney yakamız müdahale yaşar, biz de görev paylaşırken 2014, I. Dünya Harbi'nin 100. ve 2015 Ermeni soykırım iddialarının 100. yılı olacaktır. Hareketli günler bizi beklemekte. Bu itibarla sırtımızı sıvazlayanlara kanmamalı. Zaten batılı liderler ikircilik içindeler. Irak ve Afganistan örnekleri müdahale cesaretlerini kırmakta. İngiltere, herkesi ayağa kaldırdıktan sonra kendisi ayak sürmekte. Harekâtı baharları kadar ömürsüz vaadlerle Türkiye'ye havale etmek isteyebilirler.
Çantamızda birçok senaryo dosyası bulunmalı.
Çok şeritli bir çevre yolunda değiliz.