Malûm olduğu üzre birkaç seneden beri Türkiye'de değildik. Dönüşte şunu soranlar oldu. "Geldiğinizde sizi en fazla ne şaşırttı?" Üç-dört yıl evvel, şu ânki yüksek binaların belki onda biri vardı. Göğe tırmanış sür'atle artmış. Üç yılda bu kadar mı çok bina dikilirmiş! Bu şaşırtıcı oldu. Yine bu üç-dört yıl içinde İstanbul'un hem nüfusu ve hem de araç sayısı inanılmaz miktarda çoğalmış. Öyle tahmin ediyoruz ki şimdilerde şehrimizde günlük fiili yaşayan insan sayısı yerlisi, misafiri, esnafı, tüccarı ve turistiyle beraber yirmi milyona yaklaşmış vaziyette. Nüfus müthiş artmış. Daha müthiş artışsa araba sayısında. Belediye, gerçekten çok çalışmış. Yollar, tüneller gayet güzel. Yeşillik, çiçek, ferahlık, Avrupa ve Amerika'daki kadar. Yol adına, köprü adına daha ne yapılsın? Ancak şunu da bu vesileyle söylememiz lâzım, mutlaka engelli yolu, engelliye göre kaldırım, asansör ve bisiklet yolları lazım. Bunlar yok. Şehircilik iyileşmelerine rağmen trafik azaba dönüşmüş. Üç yıl önce de İstanbul trafikten yana mustaripti. Fakat şimdi tam bir azap... Geçen perşembe akşamı bir ara neredeyse eve gidemeyeceğim diye ümidimi kaybediyordum. Hangi yola girsem bir süre sonra terk etmek zorunda kaldım. Sonunda Yenibosna'dan Yeşilköy'e, oradan sahile geçip Fındıkzâde üzerinden Fatih'e intikal edebildim. İstanbul'da trafiğin artık belli bir yoğunluk saati yok. Her saat kötü. Trafik, daha bir güzelleşmiş İstanbul'un çirkin yüzü. En dar sokaklarda bile iki sıra park yapılmakta. Suriçinde park ihtiyacı zirvede. Çok sürücü için trafik kurallarının hiçbir anlamı yok. Olur olmaz şekilde korna çalınmakta. Birçok sürücü, görgü, sabır ve saygısı olmayan maganda. Washington, DC'de şunu yaşadık. Sürücü, aracındaki yolcu sayısına göre şerit kullanabilmekte. Sol şeride iki yolcu ile geçilemez. Bunu Türkiye de uygulayabilir. Hayat, orada âdeta ehliyete bağlanmış. Gördüğümüz şu: İdare, tek taraflı bir fedakârlık içinde. Yeni yollar, köprüler açıyor, yolları genişletiyor. Fakat yol ve çevre seviyesiyle insan seviyesi tezat teşkil etmekte. Sonunda yol ve arabalar çabucak eskimekte, yersiz şekilde benzin harcanmaktadır. O halde... kitle taşıma vasıtaları daha da çoğaltılmalı, dahası vatandaşta kitle taşıma aracı kullanma kültürü zenginleşmelidir. Bunun için ne yapmalı? Bize göre çok köklü bir tedbir: Bütün kitle araçları en az iki yıl bedava yapılmalı. O zaman rağbet artacaktır. Bilet bedeli kayıp gibi görünse de şu bahsettiğimiz milli servet israfı yaşanmayacağından o para fazlasıyla geri gelecektir. Daha kıymetlisi, vatandaşın ruh sağlığının korunmasıdır. Bu trafik keşmekeşi, hiç şüpheniz olmasın ki bir zaman sonra ruhî hastalıklara yol açar.