Turgut Özal -IV-

A -
A +

Genel seçimler 6 Kasım 1983'te yapıldı. Turgut Özal'a Başbakanlık mazbatası ise tâ 13 Aralık'ta verildi. Tarih, bir kere daha perende atmaktaydı. DP 14 Mayıs 1950'de CHP'ye karşı seçimleri kazanınca Başvekillik, Adnan Menderes'e hemen verilmemişti. Tek Parti oligarşisi şöyle diyordu. 'Ne yani, biz şimdi iktidarı Hasolara-Memolara mı teslim edeceğiz?' Kenan Evren, ANAP'a rey verilmesin diye TRT'de konuşmuş, fakat teveccühe engel olamamıştı. Bir ayı aşkın süre geciktirme, bir çare üretilip-üretilemeyeceğine dairdi. Çare bulamadılar. Evren, seçimi kazanmış partinin başkanını kabulünde Özal, insani sıcaklığıyla buzları eritti. Evren, buna rağmen pişmandır. Yıllar sonra bir TV mülakatında aynen şu kaba sözleri sarf etti. 'Nereden bilecektim, bilseydim Başbakanlığı verir miydim? Karısı rakıyı yanımda susuz içti. Meğerse bir o kadar boyu da yerin altındaymış!' Ne var ki hadisenin daha başka tarafları vardı. Hasta adam, kefeni yırtmış zinde adam olmaktaydı. Düvel-i Muazzama'nın bunu kabulü mümkün müydü? 15 Ağustos 1984 Eruh Baskınıyla ortaya bir bölücü örgüt çıkartıldı. Bu taşeron firma o günden bu güne bu toprakları talan etmekte. O da yetmedi 18 Haziran 1988 günü ANAP kongresinde Kartal Demirağ tarafından öldürülmeye kalkışıldı. Ancak 'Allah'ın verdiği canı kimse alamamıştı'. Ne var ki bu hadise bir Titanic gibi derin denizlere gömüldü. Bizzat kendisi 'fazla kurcalamayın, o sır, benimle beraber mezara gidecek' demişti. Turgut Özal, 9 Kasım 1989'da Köşke çıktı. İlk Körfez Harbi'nde aktif rol aldı. Saddam Huseyn'i tehlikeli bulmaktaydı. Bölgede nüfuz sahibi olması, petrole hakimiyeti bizim için zararlıydı. Bu vesileyle Misaki Milli Hudutları içinde olan Musul ve Kerkük'ü istirdat etmeyi planladı. Ne var ki genelkurmay başkanı Necip Torumtay, bu cesareti gösteremeyerek emekli oldu. Çankaya'ya çıkarken yanlış fikre ve yanlış ata oynamıştı. Çankaya'da oturacak, fakat aynı zamanda partinin kontrolünü de elinde bulundurabilecekti. Böyle düşünüyordu. Ancak, evdeki hesap, Çankaya'ya uymadı. Bir vefasızlık burukluğundaydı. Duygularını etrafındakilerle şöyle paylaştı: - Üç hata yaptım. Bir, Mesut Yılmaz'ı partinin başına getirdim. İki, Semra Özal'ı ilin başına getirdim. Üç, siyasette vefa olduğunu sandım!!!. 12 günlük yorucu Türkistan seyahati dönüşünde 17 Nisan 1993 günü vefat etti. Vefat etmeseydi Cumhurbaşkanlığından ayrılıp parti kuracaktı. Bu da herhalde dördüncü hatası olurdu. Çünkü yol levhaları buraya kadardı. O seyahatinde bağlı olduğu yolun şahı Muhammed Behaeddini Buhari Hazretlerinin huzurunda gözleri ıslanırken sanki aynı zamanda ve fark etmeden hizmetlerini de arz ediyordu. Bir fani, yaradılış gayesini eda etmişti. O gün, ömrü bitti, fakat sevgisi çoğalmaya başladı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.