Yeni dönem

A -
A +
Son zamanların en kayda değer gelişmelerinden biri, Abdullah Öcalan'ın taraftarlarına yazdığı mektuptur. Mektupta hamaset, hakikat, vaad ve tavsiyeler var.
Bu safhaya nasıl gelindi?
MİT, evvela Abdullah Öcalan'la görüşmeler yaptı. Sonra BDP temsilcileriyle onları bir araya getirdi. Ortak akla dair mutabakat aranıyordu. En sonunda da nevruzda bu mektup okundu. "Görülmüştür" kaydını taşıyan mektup, çok konuşulacaktır.
Gözden kaçmaması gereken gerçek şudur:
Devlet, hapisteki bir mahkûmun örgütünü idare etmesine kontrollü bir biçimde müsaade etmiştir. Aksi de olabilirdi. Öcalan'ı tamamen tecrit edebilir, dünya ile her türlü irtibatını kesebilirdi. Adı geçenin avukatları vasıtasıyla 14 yıldır örgütü yönetmesine neden izin verildi? Bu soru bir başka soruyu da çağrıştırır? Hakkında idam kararı verildiği halde niçin asılmadı?
Mevzubahis isim, politik Kürtlerin liderliğinde ittifak ettikleri bir kimsedir. Böyle bir isim, ortadan kalktığında nerde başlayıp nerde duracağı belli olmayan yeni Kürtçü örgütler ortaya çıkabilir, bu da çok daha vahim kanlı eylemlere yol açabilirdi. Asılmaması da örgütüyle irtibat kurmasına izin verilmesi de bu keyfiyetten doğmuştur.
Mektupta bazı satırlar bizim de yıllar yılı şu sütunda yazdıklarımızın benzeri ifadelerdir. Emperyalizmin iki asırdır bu coğrafyayı bölüp küçülterek sömürdüğüne dair tesbitler bunlardandır. Kürtlerin bin yıldır İslam Bayrağı altındaki ortak hayatlarının, kardeşlik hukukuna dayandığına dair ifadeler de böyledir. Çanakkale'de birlikte şehit olunduğu, Kurtuluş Savaşının birlikte yapıldığı 1920 Meclisinin birlikte kurulduğu sözleri de keza öyle. Akan kan, Türk'ü ve Kürd'üyle bu coğrafyanın bağrından akıyor, kaydına yanlış denebilir mi? 
Diğer taraftan Abdullah Öcalan, silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine kapı aralandığından söz etmekle taraftarlarını tatmin etmek istemektedir. Silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun demesi ise beklenen cümleydi. En kayda değer satırlarından biri de silahlı unsurların sınır dışına çıkması çağrısıdır.
Hükümet, Kürt haklarını hayata geçirirken, asimilasyon siyasetini gömerken, şehirler kalkınırken bir yandan da devlet bürokrasisi eliyle o görüşmeler yapıldı. Bundan dolayı Kürtçü politika, zemin kaybetmektedir. Bu da mektubun yazılmasını zorlayan bir gerçektir. Çünkü, Kürt ideolojik hareketinin uğruna dağa çıktığı talepler, Hükümet eliyle Kürt vatandaşlara verilmekte. Bu siyaset, örgütle diğerlerinin varlık sebebini ortadan kaldırır. Bu itibarla silahlar sussun, siyaset konuşsun, militanlar yurt dışına gitsin demek, aynı zamanda kendi tabanını muhafaza gayretidir. Her ne olursa olsun varılan nokta barış, diyalog ve birbirini anlama adına sevindiricidir. Beklenir miydi? Abdullah Öcalan, helalleşmekten söz etmekte. Bundan sonra samimiyet devreye girer. Sınır ötesine çekilen militanlar, barış sürecini dikte ettirecek bir tehdit unsuru mu olacak, yoksa silahlar gerçekten terk mi edilecek? Bizi ayrıştırmak isteyenlere inat birleşeceğiz sözü, bir teminat cümlesi hayat bulmalı. Öcalan'ın içerde çok okuyup meselelere kafa yorduğu anlaşılmakta...
Suriye iç harbi, Kuzey Irak'la âdeta birleşmemiz, barış süreci, Kürtlere mektup ve İsrail'in özür dileme mecburiyeti... Türkiye, güçlü devlet haline gelmiştir. Tarih ve toprak tashih olmaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.