Gittik, tanış olduk geldik!

A -
A +

Türkiye bu sene Bakü Uluslararası Kitap Fuarının onur konuğuydu. Kültür Bakanlığı, İTO ve Yunus Emre Enstitüsü büyük bir başarıya imza atarak ülkemizi fuarın yıldızı hâline getirmişler. Ben de geçen hafta sonu oradaydım. Fuarda imza etkinliğine ve bir de söyleşiye katıldım.

Bakü Yunus Emre Enstitüsü Koordinatörü Selçuk Karakılıç misafirlere her konuda rehberlik yaptı. Hem şehri gezdirdi hem de Azerbaycan’daki sosyokültürel hayatla ilgili çok önemli bilgiler verdi. Selçuk Bey orada yaptıkları çalışmaları anlatırken heyecanlandık. Büyük ve güçlü Türkiye ideali zihnimizde biraz daha somutlaştı.

Yunus Emre Enstitüsü şu anda Türkiye ile Azerbaycan arasında kurulmuş kültür köprüsünün bakımını yapıyor diyebiliriz. Oluşan çukurları düzeltiyor, asfaltı yeniliyor, yeni şeritler ekliyorlar. Ayrıca Rusya tarafından esen rüzgârlara karşı köprüyü sağlamlaştırma çalışmaları da hızla devam ediyor.

Bu çalışmalar çok kıymetli. Çünkü orada yaşayan insanlara Türkiye ile ilgili doğru bir fotoğraf sunmadan, “İki devlet tek millet” başlıklı güzel bir albüm oluşturabilmek çok zor!

Bakü’de geçirdiğim üç günde yediğim içtiğim benim oldu. Size de yükte hafif, pahada ağır birkaç hatıra getirdim.

 

Yapmayın, özünüzü seveyim!

 

Bakü’ye girerken ilginç bir hadise yaşadım.

Kitapların gönderimiyle ilgili bir sıkıntı yaşandığı için kitaplarımı kendim götürmüştüm. Bakü’de havaalanından çıkarken kolilerin içinde ne olduğunu sordular. “Kitap var” dedim. Güvenlik personeli “Dinî veya tarihî kitaplar mı?” diye sordu. “Hayır, kişisel gelişim kitapları” dedim ama anlamadılar.

Ben de telefondan kısa bir araştırma yapıp, “Özünü tekmilleştirme, yani şahsî inkişaf kitapları bunlar” dedim. Bir koliyi biraz incelediler ve çok şükür kitaplara vize alabildik.

Meğer dinî veya tarihî kitapları incelemeden kabul etmiyorlarmış ülkeye.

Bu hadise karşısında ilk tepkim olumsuz oldu. “Ne yani? Ülkeye kitap almayınca dini ve tarihi korumuş mu oluyorsunuz?” türünden cümleler sıralandı içimde. Ama sonra “Bizim ülkede başımıza ne geldiyse dini ve tarihi yanlış anlatan kitaplar yüzünden gelmedi mi?” diye düşündüm.

Belki de adamlar doğrusunu yapıyorlar. Bilemedim...

 

Köprü

 

Bakü’de İçerişehir denilen tarihî mekânlarda gezerken birisi yaklaştı yanıma. Elinde broşürler vardı. Bir şeyler söyledi ama tam anlayamadım. Görünüşe göre rehberdi ve turlarla ilgili tanıtım yapacaktı. “Benim sürem kısıtlı. Söyleşiye katılacağım” gibi bir şey söyledim.

O da beni anlamadı.

Boynu bükük kelimeler birbirine sırtlarını dönüp uzaklaşırken, rehber “Do you speak English?” dedi. “Yes” dedim ve İngilizce konuşmaya başladık.

O güne kadar ana dilimi hiç bu kadar mahzun görmemiştim. Birileri aynı dili konuşan iki ülkenin arasındaki köprüyü dinamitlemiş. Sonra bir ara gelip kendileri bir asma köprü kurmuşlar. İşte o köprüden geçerken içimde bir yerler çok acıdı.

Alın bu hadiseyi… Dram temalı bir kısa film olarak çekin. Filmin adını “Köprü” koyun. Fragmanın üzerine aşağıdaki metni okuyun. Ödül almazsa da bana gelin!

“Yüz yıllardır ecdadımızın bir elmas gibi işlediği, üzerlerine Osmanlı kokusu sinmiş kelimelerimiz faili malum cinayetlere kurban giderken, biz hâlâ nesebi meçhul, hafifmeşrep kelimelerle oynaşıyoruz. İşte bu yüzden dedemizle ve yakın akrabalarımızla anlaşamıyoruz.”

 

"Türkflix"

 

Bir sohbet esnasında birisi Azerbaycan’da Türk dizilerinin çok sevildiğini söyledi. Hoşuma gitti tabii. Hafif omuzlarım dikilmeye başlamıştı ki adam şöyle deyiverdi;

“Bazı diziler bize çok zarar veriyor. Mesela Aşk-ı Memnu dizisi ülkedeki boşanma oranlarını artırmış olabilir.

Omuzlarım hemen yerine oturdu bu cümleden sonra. “Demek Behlül’ün yengesi, oradaki insanların da dengesini bozmuş” dedim kendi kendime.

Sonra, “Asıl Netflix çok zarar veriyor toplumsal yapıya” falan dedim konuyu değiştirmek için. Ama şu cevabı alınca omuzlarım iyice çöktü.

“Netflix zaten karşı cephede. Bizi asıl kendi cephemizden atılan kurşunlar yaralıyor.”

Yazımızı konuya uygun bir Azerbaycan atasözüyle bitirelim;

“Milletin gözündeki çöpü görür, öz dalındaki kereni görmez!”

Haftaya görüşmek üzere. Salamat kalın, özünüze yahşi bakın!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.