Rusya-Ukrayna arasında ateşkes mi, barış mı?

A -
A +

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona ermesine ilişkin tarafların çeşitli beklentileri ve şartları bulunmaktadır. Zelenskiy ile Avrupa'nın beklentileri, Rusya'nın öngörüleriyle önemli farklılıklar göstermektedir.

 

Avrupa "ateşkes" önerirken, Rusya "uzun vadeli barış" ve kendi güvenliğini esas alan bir yaklaşım benimsiyor. Aradaki temel fark şudur: Rusya, olası bir ateşkesin Ukrayna’ya zaman kazandıracağını ve Batı’nın Kiev’e tekrar silah desteği sağlayacağını düşünüyor. Bu nedenle Minsk sürecine atıf yaparak, daha önce "aldatıldık" diyerek, aynı yoldan devam etmek istemediğini belirtiyor ve kalıcı, uzun süreli barış talep ediyor...

 

Elbette bu yaklaşım, barışın anahtarının yalnızca Ukrayna’da değil, aynı zamanda onu destekleyen İngiltere ve Amerika’nın öncülük ettiği Batı ittifakında olduğuna dayanıyor. Rusya, sahadaki üstünlüğüne güvenerek Zelenskiy’nin taleplerinin fiilen uygulanabilir olmadığını iddia ediyor.

 

Rusya açısından kendisine bağlanan bölgelerin geri verilmesi mümkün mü? Gelinen noktada Kırım dışındaki bölgelerin geri verilmesi konusunda ısrar ediliyor ancak Putin, bunun mümkün olmadığını belirtiyor.

 

Ukrayna ise Kırım dışındaki bölgelerin geri verilmesini “konuşalım” diyor. Fakat Rusya, savaşta alınan bölgelerin müzakere konusu yapılmasına sıcak bakmıyor. Rusya, “Barış sağlacaksa savaşla elde edilen fiilî durum masaya gelmemeli, yeni duruma muhatap olunmalı” diyor.

 

Peki, Zelenskiy kendi kamuoyuna bunu nasıl izah edebilir?

 

Kendi gerekçelerini oluşturmaya çalışıyor ancak sahadaki şartlar Rusya lehine gelişiyor.

 

Batı'nın tüm çabalarına rağmen Rusya ilerledi, geri çekilmedi. Bu durumda Putin, "Ateşkes değil, uzun vadeli barış"ta ısrar ediyor.

 

Trump’ın çabası, bir an önce “ateşkes” sağlanması yönündedir. Fakat “ateşkes mi, barış mı?” sorusu, arada ince ama önemli bir çizgiyi işaret ediyor.

 

Putin bu ince çizgiyi kalın bir duvarla örmeye çalışıyor. Esasında haksız da sayılmaz. Neden mi? “Şimdiye kadar Batı verdiği hiçbir sözünü tutmadı!” düşüncesi dolayısıyla...

 

Putin, önceki tecrübelerine dayanarak bu fırsatı sonuna kadar değerlendirmek istiyor. Trump ve onun politikaları, Putin için fırsat olarak görülüyor.

 

Bu nedenle Putin, Avrupa’nın değil, Trump ve Erdoğan eksenli uzun vadeli barış sürecini destekliyor. Putin’in yeniden “İstanbul” demesi, krizin çözümü için masanın İstanbul’da kurulması gerektiği yönündeki yaklaşımı tesadüfi değildir.

 

Avrupa, özellikle Fransa, Türkiye’nin rolünü azaltmak için çaba harcıyor. Rusya-Ukrayna savaşının ateşkese bağlanmasında rol almak istiyor. Ancak Putin, gece yarısı açıklamasıyla Macron’un kozunu elinden aldı ve yeniden “İstanbul” dedi.

 

Bu bir satranç hamlesiydi. Macron hamle yaptı, Putin karşı hamlesiyle yeni bir durum oluşturdu.

 

Putin, İngiltere eksenli Avrupa’ya güvenmiyor. Sözlerine ve kayıt altına alınan taahhütlerine zerre kadar güven duymuyor. Rusya lideri, ABD ve Türkiye eksenli uzun vadeli barış ile Rusya’nın güvenliğini keskin hatlarla sağlama almayı hedefliyor.

 

Trump’ın çabalarını da boşa çıkarmak istemiyor. Trump’ın “ateşkes” arzusunu, uzun vadeli “barış” zeminine dönüştürmek için kullanıyor. Tüm hesaplarını bu doğrultuda yapıyor.

 

Trump bir yandan sözlerini tutan  lider olarak görünmek isterken, diğer yandan küresel hesaplaşmalardan yara almadan çıkıp küresel güç konumunu sürdürebilmek amacını taşıyor. Ve tüm bunları bu dönemde gerçekleştirmeyi hedefliyor.

 

Pasifik, Trump için esas hedef! Bu nedenle Rusya-Ukrayna meselesi bitmeli ki, Trump esas gündemine odaklanabilsin.

 

Putin de bunu biliyor. Bu yüzden Putin acil barışı, Trump ise acil ateşkesi zorluyor.

 

Bütün mesele bu.

 

Barış demek, her konuda uzlaşı sağlanması demektir. Ateşkes demek ise küresel güçlerin işleri bittiğinde savaşın yeniden başlayabileceği anlamına gelmektedir.

 

Putin bu dengeyi kolluyor...

 

Zelenskiy’nin işi daha zor. Çünkü Avrupa’nın tümünü dinlemek, destek veren tüm dengeleri gözetmek zorundadır. Rusya açısından durum farklı. Onlar Trump ile muhatap olup gidişatı buna göre şekillendiriyorlar.

 

Ayrıca sahadaki askerî güç dengesini de kendi lehlerine çevirmeyi başarıyorlar.

 

Rusya iç kamuoyunda farklı sesler çıksa da savaşın sona ermesini isteyenlerin sayısı giderek çoğalsa da sonunda; kendilerinin haklı olduğuna inananların oranı her geçen gün artıyor.

 

Putin’in gerekçeleri kamuoyunda karşılık buldukça, milliyetçi eğilimler de giderek yükseliyor.

 

Trump’ın arzusu ile Putin’in muradı aynı noktada buluşur mu?

 

Bu sorunun cevabı, her iki lider için de hayati önem taşımaktadır. Zira her ikisi de durumu ortak bir noktada buluşturmayı ve anlaşmayı başarmak istiyor.

 

Çünkü bu adım, hem iç kamuoyları hem de stratejik hedefleri açısından gereklidir.

 

 

 

 

 

Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.