Türkiye'nin Gümrük Birliği Anlaşması ile ne tür yükümlülükler altına girdiğini geçen haftaki yazımda ele almıştım. Kaldığımız yerden devam edelim... Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması'nı imzaladığı için üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşması yapma hakkına sahip değildir. Bu tür bir anlaşma yapabilmesi için anlaşmanın Gümrük Birliği sistemini hiç etkilememesi gerekir. Gümrük Birliği Anlaşması'nda, bu tür tercihli anlaşmalar için "Gümrük Birliği'ni olumsuz etkilememesi gerekir" şeklinde bir hüküm vardır ve eğer böyle bir etki görülürse anlaşma uygulanamaz. Türkiye'nin üçüncü ülkelerle tercihli ticaret anlaşması yapabilmesi için AB'nin de o ülke ile benzer bir anlaşmasının bulunması gerekir. Aksi halde bir AB ülkesi ya da firması, AB Yüksek Adalet Divanı'na başvurarak Türkiye'nin bu uygulamasını durdurabilir. Türkiye, AB'nin üçüncü ülkelerle imzaladığı imtiyazlı ticaret anlaşmalarına uymakla yükümlüdür. AB'nin imzaladığı anlaşmanın Gümrük Birliği'ni ne şekilde etkilediğini tartışamaz. Çünkü bu anlaşma tam üyelerin içinde yer aldığı organların kararıyla yapılmıştır. Burada tek yanlı bir bağımlılığın yanısıra çifte standart da sözkonusudur. 64. maddeye göre Türkiye, AB Adalet Divanı'nın, Gümrük Birliği ile ilgili olarak aldığı bütün kararlara ve ileride alacağı kararlara kesin olarak uymakla yükümlüdür. Bu kararlar, TBMM'nin üzerindedir. AB hukuk düzeni bunu gerektirmektedir. Ancak AB hukukunu yapanlar tam üyelerdir. Adalet Divanı'nda da tam üyelerin hakimleri oturmaktadır. Gümrük Birliği Anlaşması'nın imzalandığı günleri hatırlarsınız. Anlaşma, Ankara, İstanbul ve İzmir'de havai fişek gösterileriyle kutlandı. Tüm okullarda saat 14.00'te aynı anda başlayan törenler yapıldı. Valilikler, hafta içi olmasına rağmen göndere bayrak çekti. Gümrük Birliği, AB'ye girmek için verilen bir tavizdir. Hiçbir AB ülkesi tam üye olmadan Gümrük Birliği'ne girmemiştir. Türkiye, nimeti almadan külfeti kabul etti. Şimdi Avrupa'nın Türkiye ile Gümrük Birliği konusuna bakışına göz atalım: Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Sözcüsü Anne Van Lencker: "Gümrük Birliği Türkiye'de orta ve küçük işletmeler düzeyinde iş kaybına neden olacak ve Türkiye kısa vadede sıkıntı yaşayacaktır." AP'nin Yunan üyesi Yannos Kranidiotis: "Gümrük Birliği, ekonomi ve ticarette Türkiye'nin değil Avrupa'nın yararına işleyecektir." AP Üyesi Daniel John-Bendit: "Gümrük Birliği Türkiye için kötü bir hediye. Ekonomik alanda güçlük çekecek olan Türkiye, politik birliğin nimetlerinden de yararlanamayacak." AP Yeşiller Grubu Başkanı Alman Parlamenter Claudia Roth: "AB içinde hiçkimse Gümrük Birliği'ni tam üyelik için bir araç olarak görmedi. Kimse Gümrük Birliği'ni böyle gördüğünü söylemedi. Siz öyle algıladınız. Ya da böyle pazarlandı Türk kamuoyuna." Fransa'nın Ankara eski Büyükelçisi Eric Routeau: "Türkiye büyük tavizler verdiği çok haksız bir anlaşmaya imza attı. Tansu Çiller oy kaybeden partisine çeyiz getirmek kaygısıyla pazarlık etmeye cesaret edemedi. Bu anlaşma yeniden düzenlenmezse Türkiye'nin ekonomisi açısından bir felaket olur. Avrupa pazar istiyordu, istediğini fazlasıyla elde etti." 1993-1999 yılları arasında AB Komisyonu'nda Türkiye masası şefi olarak görev yapan Benoit Hambückers: "Gümrük Birliği sürecinde Avrupa Birliği kazanırken Türkiye kaybetti." Avrupa Parlamentosu Gümrük Birliği Protokolü'nün onaylanmasından 34 gün önce, 9 Kasım 1995'te şu kararı almıştı: "Gümrük Birliği Protokolü, AB'ye büyük yararlar sağlayacaktır. Türkiye'ye ihracat artacaktır. Tekstil gibi AB'nin duyarlı olduğu sektörlerde AB'nin elinde gerekli tedbirler vardır. Gümrük Birliği Protokolü bu imkanı AB'ye vermektedir. Gümrük Birliği'ne sokulmuş bir Türkiye ile Kıbrıs problemi daha kolay çözülür." Gümrük Birliği Anlaşması'yla Türkiye'nin uğradığı kayıplar çok çabuk ortaya çıktı. Ucuzlayacağı söylenen hiçbir ürün ucuzlamadığı gibi gerçek bir "ithalat patlaması" yaşandı. Türkiye, beyaz eşya, elektrikli ev araçları, otomobil, TV, müzik seti başta olmak üzere her türlü tüketim mallarının akınına uğradı. Türkiye'nin en iddialı üretim dalı tekstil ve konfeksiyonda ihracat azaldı. Ağaç işleri, deri sanayi, tarım, mobilyacılık zor duruma düştü. Tekstilde ithalat bir yıl önceye göre yüzde 56 artarken ihracat yüzde 4.6 geriledi. İhracat-ithalat dengeleri alt üst oldu. Gümrük Birliği dolayısıyla uğradığımız zararlar konusuna haftaya devam edeceğim.