Çin işkencesi

A -
A +

Ankara Ticaret Odası olarak bugüne kadar görünürde üstümüze vazife olmayan sorunlara el attık. Ancak bu sorunların çözümünde, kamu yararı vardı, devlet çıkarı vardı, daha da önemlisi tüketicinin korunması vardı. Türkiye'yi istila eden Çin malları konusunda da aynı kaygılarla hareket ediyoruz. İstila öyle boyutlara ulaştı ki, sofralarımızın vazgeçilmezlerinden sarımsak bile Çin'den geliyor. Ayakkabıdan oyuncağa, gözlükten halıya, televizyondan fotoğraf makinesine kadar 30 sektör Çin malları tarafından istila edildi. Her 100 oyuncağın 95'i, her 100 halının 25'i Çin'den geliyor. Çin mallarının bir bölümü ithal yoluyla, ancak daha büyük bir bölümü kaçak yollarla Türkiye'ye giriyor. Tehlike giderek büyüyor. İthalatta patlama var. 2002 yılında Çin'den yapılan ithalat 1 milyar 125 milyon dolardı. 2003'ün sadece ilk 6 ayında 1 milyar 37 milyon dolarlık ithalat gerçekleşti. Kaçak yollarla giren mallar da hesaba katıldığında Çin istilasının Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti 5-7 milyar dolara ulaştı. Bu noktada, istila yerine "Çin işkencesi" demek daha isabetlidir. Çin malları neden rağbet görüyor? Çünkü fiyatları çok ucuz... Türkiye'de 3 milyon liraya satılan bir malı, Çin'den 1 milyon liraya getirmek mümkün. İşportada, "Ne alırsan 1 milyon" mağazalarında, semt pazarlarında hatta büyük hipermarketlerde satılan Çin mallarının ucuz oluşunun nedeni şu: Çin firmaları devlet tarafından destekleniyor. Çalışanların sendikal hakları yok. Ücretler, vergiler ve enerji maliyetleri çok düşük... İşçilik maliyetleri Türkiye'de 400 dolar iken, Çin'de sadece 50 dolar... Çin'deki kamu kuruluşları zararına üretim yapıyor. Birçok sektörde de üretim tamamen atölyelerde yapılıyor. Çin mallarının çok büyük bir bölümü kalitesiz... Puma, Nike ve Adidas etiketini taşıyan taklit ayakkabılar, orijinallerinin dörtte biri fiyatına satılıyor ancak kullanım ömrü kısa... Türkiye ekonomisine olumsuz etkilerine gelince; istihdam olumsuz etkileniyor. Vergi kaybı doğuyor. Fabrikalar kapanıyor. Kayıtdışı ekonomi büyüyor. Sanayici Çin'de fason üretim yapma yoluna gittiği için sermaye transferi yapılıyor. Tüketici kalitesiz, dayanıksız, sağlıksız mal kullandığı için aile bütçeleri de insan sağlığı da olumsuz etkileniyor. Elektronik alanında faaliyet gösteren Türk markaları Çin firmaları tarafından taklit edilerek özellikle İran, Irak ve Orta Doğu ülkelerinde satılıyor. Türkiye'nin kalitesiyle ünlü tekstil markası Sarar'ın bile taklidini yapıp dünya pazarlarına sunuyorlar. Milyonlarca dolar yatırım yaparak dünyaya açılan, ABD'de 15, Avrupa'da 6 mağaza açan Sarar markası, kalitesiz Çin kumaşlarından yapılan taklit malların tehdidi altında... Türk sanayiinin rekabet gücü düşüyor. Sadece 2002 yılında Türkiye'ye giren 130 bin Çin malı bisiklet yüzünden bin kişi işinden oldu. Kilit üreticisi irili ufaklı 20 firma Çin istilası yüzünden kapandı. Yılda 450 milyon çift ayakkabı üretim kapasitesine sahip Türkiye'ye sadece İzmir'den bir partide 400 bin ayakkabı girdi. Büyük işadamlarımız bile "Fabrikalarımız tehdit altında" diyerek Çin mallarından şikayet ediyor ancak onların hipermarketlerinde bile Çin malları satılıyor. Çin istilasından korunmak için üreticiye, tüketiciye ve devlete önemli görevler düşüyor. Üretici, Çin mallarıyla rekabet edebilmek için iç piyasada daha düşük kâr marjıyla çalışmalıdır. Yatırımlarını kalkınmada öncelikli yörelere kaydırmalıdır. Tüketici, aldığı malın TSE damgası, garanti belgesi, satış ağı ve servisi olup olmadığına bakmalıdır. Faturasız mal almamalıdır. İşportadan mal almamalıdır. Ucuz diye kalitesiz bir malı tercih etmemelidir. Tüketici, yasal olmayan yollardan giren, aldığı her Çin malının, kendi ailesinden bir kişiyi işsiz bırakacağını unutmamalıdır. Çeşitli sektörler tarafından yapılan antidamping uyarılarına yıllardır kulaklarını tıkayan devlet yetkilileri, mücadeleye, Çin malı satın almaktan vazgeçerek başlayabilir. 2000 yılında Ders Araçları Yapım Merkezi, okulların ihtiyacı için 30 bin cam termometreyi Çin'den aldı. Sağlık Bakanlığı her yıl 3-4 milyon hasta termometresi alıyor. Ve bu termometreler sağlıklı sonuç vermiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı ve TÜRSAB 5 yıldır, 120 bin hacı adaylarına 240 bin Çin malı çanta dağıtıyor ve sektörü öldürüyor. Son 5 yılda 1 milyon 200 bin hacı çantası Türkiye'ye girdi. Üretim destekleme politikası yeniden ele alınmalı, sanayicilerin vergi, yatırım ve enerji maliyetleri, istihdamın üzerindeki yükler düşürülmelidir. Gümrüklerde kaçak girişe müsaade edilmemelidir. En çok etkilenen sektörlerde gözetim ve koruma tedbirleri alınmalıdır. Ankara Ticaret Odası olarak Çin mallarının peşini bırakmayacağız. Bu seçimlerde bizzat taraf olacağım ve vatandaşlara, "Çin mallarının satıldığı semt pazarlarına göz yuman belediye başkanlarına oy vermeyin" çağrısında bulunacağım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.