Devlet İstatistik Enstitüsü enflasyon rakamını yüzde 25.6 olarak açıkladı. Devlet, memura, işçiye, emekliye, dul ve yetime, enflasyon oranında maaş zammı veriyor. Aynı devlet, kamu mal ve hizmetlerine enflasyon oranının kat kat üstünde fahiş zam yapıyor. Örnekleyelim: Vergi beyannamelerine yüzde 50, telefon abonman ücretlerine yüzde 40, tapu işlemlerinden alınan harçlara yüzde 66.6, noter hizmetlerine yüzde 47, otoban geçiş ücretlerine yüzde 49.2 oranında zam yapıldı. Taşıt vergileri ek vergilerle birlikte yüzde 218, emlak vergileri yüzde 159, SSK ve Bağ-Kur harçları yüzde 60 oranında artırıldı. Geçen yıl 100 milyon lira taşıt vergisi ödeyen bir taşıt sahibi, bu yıl 318 milyon lira ödeyecek. Hazine'nin borçlanma faizi yüzde 50 civarında... Gecikme faizi oranı yüzde 84. Vergisini, SSK ya da Bağ-Kur primini ödemeyen bir vatandaş, yüzde 84 gecikme zammı ödemek zorunda kalacak. Tecil faizleri yüzde 60. 2003'te vergi borcu için tecil talebinde bulunan bir vatandaş, yıllık yüzde 60 tecil faizi ödeyecek. İsteğe bağlı SSK'lı olanların ödedikleri prim, mart ayından bu yana yüzde 110 artırıldı. Bankaların kredi kartlarına uyguladıkları yıllık bileşik faiz oranı yüzde 200'lere ulaşıyor. Buna karşılık rantiyeci kesim, 655 milyar liraya kadar faiz geliri için vergi ödemiyor. Madem enflasyon oranı yüzde 25.6, devlet neden kamu mal ve hizmetlerine fahiş oranlarda zam yapıyor? Neden memur, emekli, işçi, dul ve yetim maaş zamlarına hedef enflasyon ya da DİE'nin enflasyon oranlarına göre zam yapıyor da, kamu mal ve hizmetlerine yaptığı oranlarda zam yapmıyor? Bu kesimlere, dikenli tel, pinpon topu, dinamit lokumu ile hesaplanan oranlarda zam veriliyor. Ankara Ticaret Odası olarak Temmuz 2002 ile Temmuz 2003 fiyatlarını karşılaştırdık. Çarşı-pazardaki fiyat artışları, halkın gerçek enflasyonunun yüzde 45-50 seviyesinde olduğunu ortaya koyuyor. Anlayacağınız DİE'nin yüzde 25.6 olarak açıkladığı enflasyon rakamı gerçekçi değil... 2002 yılının Temmuz ayına göre ekmeğe yüzde 37.1, makarnaya yüzde 47, una yüzde 32.5, ete yüzde 61, beyaz peynire yüzde 53, zeytine yüzde 38, yumurtaya yüzde 68, çaya yüzde 45.2, toz şekere yüzde 42.4, margarine yüzde 36, karpuza yüzde 36, kuru üzüme yüzde 52, marula yüzde 132, taze fasulyeye yüzde 195, patlıcana yüzde 225, domatese yüzde 165, patatese yüzde 252, kuru soğana yüzde 44.7, bebek bezine yüzde 43, tüpgaza yüzde 32.4, suya yüzde 33.4, dolmuşa yüzde 41.8, belediye otobüsüne yüzde 32.7, jetona yüzde 40 zam gelmiş. Peki DİE'nin enflasyon rakamları nasıl düşük çıkıyor? Çünkü hesaplamada kum, dikenli tel, pinpon topu, dinamit lokumu, tül perde, ahtapot, karides, kereste, sülfürik asit, böcek ilacı, matkap uçları, musluk, patinaj zinciri, flüt, kireçtaşı, zımpara, barut, fişek, hortum, cam yünü, mürekkep gibi halkın günlük hayatta sık kullanmadığı ürünlere de yer veriliyor. Halk, sabah kahvaltıda dinamit lokumu, pinpon topu yemiyor. Halkın alım gücü kalmadı. 10 yıl önceki maaşıyla 80 kg. ekmek alabilen bir memur bugün 40 kg. ekmek alabiliyor. Alım gücünün düşmesi sosyal dengeleri bozuyor. Son 20 yıldır seçim meydanlarında enflasyonu düşürmeyi vadettiler. 2000 yılında enflasyonda Avrupa düzeyini yakalayacağımızı söyleyenler, enflasyonu şahsi meselesi olarak gördüğünü, indiremezse istifa edeceğini söyleyenler, hatta enflasyon canavarını köpek gibi havlatacağını söyleyenler bile oldu. Ancak bu "düştü-düşecek" çığlıkları arasında düşenin halk olduğunu ve halkın her yıl biraz daha karanlığa gömüldüğünü göremediler. Hükümete sesleniyorum: Dinamit lokumu, pinpon topu ile enflasyon hesaplamayı bırakın artık...