Kumarhane ekonomisi

A -
A +

Resmi ağızların açıkladığı ekonomik göstergelere bakınca, memleket güllük gülistanlık... Kişi başına düşen milli gelir üçe katlanmış. Enflasyon dizginlenmiş. Üretim tam gaz... İyi de, bu para nereye gidiyor? Niye sade vatandaşın cebine girmiyor. Yoksulluk, işsizlik niye azalmıyor? Çünkü Türkiye, ünlü ekonomist John Maynard Keynes'in deyimiyle, "kumarhane ekonomisi" üzerinde oturuyor. Parayı da, her türlü denetimden uzak, kimin nesidir belli olmayan uluslararası yabancı şirketler kazanıyor. Bugün Türkiye'de çeşitli pozisyonlarda, 45-50 milyar dolar sıcak para olduğu belirtiliyor. Bu para, üretimde falan değil. Bu para spekülatif amaçlı. Bir bakıyorsunuz borsada. Ertesi gün döviz piyasasında.... Günün 24 saati öyle hızla dönüp duruyor ki, bir gecede sahiplerine trilyonlar kazandırıyor. Yani üretimin kıyısından köşesinden geçirmedikleri paralarıyla, servetlerini katlıyorlar. Peki, bu trilyonlar kimin cebinden çıkıyor? Kimden olacak, sizden, benden... Kısacası refah artmadığı gibi, tam tersine daha da fakirleşiyoruz. * * * Sıcak para, uluslararası şirketlerin en önemli sömürü aracı olduğu gibi, en önemli baskı aracı... Düşünün bir gecede geri çekilecek 45-50 milyar doları... Piyasalarda müthiş bir paniğe neden olur ve sonucunda ekonomi felç olur. Bu gücün farkında olan yabancı sermaye istediği gibi at oynatıyor. * * * Bu küresel güç aktörleri, yalnızca el attıkları ülkelerde sosyal sorunlara neden olmuyor. Dünya barışını da temelinden tahrip ediyor. Çünkü dünyanın gidişatına yön veren birkaç yüz şirket. Eğer çıkarlarının önünde bir yönetim varsa hemen alaşağı ediyorlar. İşte Irak örneği. Kimse bana bu ülkedeki işgalin, ABD yönetiminin kararıyla başladığını söylemesin. İşgal, malum şirketlerin kapalı kapılar arkasında aldığı kararlar sonucu gerçekleşti. Irak'ın işgali ile de bütün dünyaya gözdağı verildi: "Ulus devlet falan anlamam. Gümrüklerinizi sonuna kadar açacaksınız. Açmazsanız biz açmasını biliriz." İstediklerini de yapıyorlar. İşte Türk gümrükleri. Sonuna kadar açık. Bu nedenle yozlaşmış ne kadar küresel ürün varsa, hiçbir zorlukla karşılaşmadan ülkenin en ücra köşesine kadar giriyor. Sonra yabancılaşma, dil, kültür ve tarih birliğinin yok olması, ulusal bilincin zayıflaması gibi hastalıklar toplumsal hücrelerimize kanser gibi yerleşiyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.