AKP hükümeti, seçim meydanlarında vergi oranlarını düşüreceği ve vergi sayısını azaltacağı sözünü vermişti. Ancak, bugün izlenen vergi politikası, bu taahhütlerle çelişiyor. AKP'nin seçim beyannamesinin "Gelir Politikası" bölümüne bakalım. "Kamu açıkları, harcamalarda tasarruf ve verimliliğin artırılması yoluyla azaltılacaktır. Vergi oranlarının yükseltilmesi veya yeni vergi ihdası kolaycılığına gidilmeyecektir." "Partimiz, vergi oranlarını düşürecek ve vergi sayısını azaltacaktır." "Vergi sistemini karmaşık hale getiren istisna ve muafiyetler basitleştirilecektir." "Diğer kanunlardaki vergi ile ilgili hükümler vergi kanunları içine alınacak, vergi sistemi basitleştirilecek, günümüz şartlarında uygulanmayan vergiler kaldırılacaktır." Hükümet, ek vergi salmakla vatandaşa karşı haksızlık yapmıştır. Çünkü bu halkın, yeni bir vergiyi kaldıracak mecali yoktur. Ne hükümet programında, ne acil eylem planında ne de seçim meydanlarında ek vergi alacağını söylemeyen, tersine vergi sayısını ve oranlarını düşüreceğini vadeden hükümet vatandaşa çok büyük bir haksızlık yapıyor. Anayasa Mahkemesi'nin ek taşıt vergisini iptal kararı, yanlıştan dönme konusunda hükümete önemli bir fırsat vermişti. Ancak öyle anlaşılıyor ki hükümet, vatandaştan ek vergi almakta kararlı... Maliye Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararını bile beklemeden yangından mal kaçırırcasına yeni bir düzenleme için düğmeye bastı. Ek emlak vergisinin iptal edilmemesi nedeniyle buruk bir sevinç yaşamıştık. Ama sevincimiz kısa sürdü. Maliye Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçelerini ortadan kaldıracak şekilde yeni bir düzenleme yapmaya hazırlanıyor. Yasa yürürlüğe girerse, herkes ek vergi ödeyecek. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın "Eşitsizliği gidereceğiz. Yeni satın alınan araçlara ek vergi koyacağız" sözleri bu vergilerin eşitsiz olduğunu itiraf etmektir. Sayın Unakıtan, "Vatandaş masraf edip dava açmasın" diyor ama ben, hükümet, ek vergide ısrar ederse, bir dava daha açmaktan çekinmeyeceğim. Öyle sanıyorum ki ek vergilerin yeniden getirilmesi ya da yeni vergilerin salınması halinde binlerce vatandaş dava açacaktır. Maliye Bakanlığı'nın 2002 yılı ekonomik raporuna göre, son yıllarda, kamu açıklarının kapatılması için başvurulan ek vergiler nedeniyle mükellefler üzerindeki vergi yükü yüzde 26.2'ye kadar tırmandı. Bu oran, 1992 yılında 9.7 idi. Hükümetler, çözüm yolları bulmak, savurganlığı önlemek yerine milletin cebine el attı. Türkiye, 1995 yılında yüzde 18.1'lik vergi yüküyle OECD ülkeleri arasında, vergi yükü açısından üçüncü sırada yer alırken 1995 yılından 2000 yılına kadar sekiz sıra geriledi ve onüçüncülüğe düştü. 1995-2000 yılları arasında OECD ülkeleri genelinde vergi yükünde kaydedilen ortalama artış 1.2 puanla sınırlı kalırken, Türkiye'de vergi yükünde kaydedilen artış hızı 8.1 puan ile rekor kırdı. Vergi yükü, OECD ülkelerinden Meksika'da yüzde 15.4, Japonya'da yüzde 17.2, Slovakya'da yüzde 21, Kore'de yüzde 21.8, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 22.1, ABD'de yüzde 22.7, İspanya'da yüzde 22.8, Almanya'da yüzde 23.1, İsviçre'de yüzde 23.7, Polonya'da yüzde 24, Hollanda'da 25.3, Portekiz'de yüzde 25.6 iken Türkiye'de yüzde 26.2. Halk, sürekli olarak kayıtlı mükelleflerin üzerine gidilip vergi alınması, buna karşılık kayıtdışında olanların her zaman kazançlı çıkmasından, bu saadet zincirinin kırılamamasından rahatsızlık duymakta, bu makus talihin değişmeyeceğine inanmaktadır.