Cumhuriyetin milyarlarca dolarlık kazanımlarını peşkeş çekebilmek için özelleştirmeye kılıf arayanların, ileri sürdüğü iki tezi irdeleyelim. Birincisi devletin ekonomi içindeki payının, ikincisi ise kamu istihdam oranının büyüklüğü... Karşı tezlerimizi rakamlarla ortaya koyalım... Önce, bazı ülkelerdeki toplam istihdam içindeki kamu istihdam oranlarını belirtelim: Finlandiya % 29.6, Hollanda % 25.1, Fransa % 24.8, Avusturya % 22.5, Kanada % 20.1, Almanya % 16.9, ABD % 15.7, İspanya % 15.9, İtalya % 15. Türkiye'ninki ise % 14.1... Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, kişi başına düşen milli geliri, Türkiye'nin fersah fersah ilerisinde olan ülkelerde, kamu istihdam oranı çok daha yüksektir. Peki sorun nereden kaynaklanıyor? Sorun tamamen partizanlıktır. İşbilirlik, liyakat, çalışkanlık, verimlilik, uzmanlık asla dikkate alınan unsurlar değildir. Her iktidar döneminde, özellikle üst bürokrasi hallaç pamuğu gibi atılır. Görevle ilgili uzaktan yakından ilgisi ve bilgisi olmayan iktidar yandaşları makam sahibi olurlar. Bu aşamadan sonraki yeni görev bölüşümü de aynı sakatlıkla gerçekleşir. Torpil, adam kayırma, siyasi görüşler dikkate alınarak tayin ve terfiler yapılır. Yılların getirdiği tecrübeli personel kızak görevlere alınır ve bankamatik diye tabir edilen sınıfa dahil olurlar. Kısacası işe adam değil, adama iş bulunur. Bu nedenle iş huzuru bozulur, verimlilik sıfıra iner. Sonra da bürokrasi geç işliyor diye fatura üç otuza çalışan memura kesilir. *** Şimdi gelelim devletin ekonomi içindeki payına: İsveç % 58.5, Fransa % 53.6, Belçika % 49.9, Avusturya % 49.0, İtalya % 48.5, Hollanda % 47.7 Almanya % 45.3, Kanada % 41.5, İngiltere % 41.1, İspanya % 40.5, ABD % 32.2. Türkiye'ninki ise % 23.9... Bu rakamlar da gösteriyor ki, dünya ekonomi devlerine nazaran, Türkiye'deki devletin ekonomi içindeki payı çok küçük. Buna rağmen, dünyadaki benzerleri ile kafa kafaya olan, ilk on listelerine giren, her yıl vergi rekoru kıran, üstelik stratejik önemi bulunan kamu iktisadi teşekküllerimiz satışa çıkarılıyor. *** Tamam, zarar eden, ekonomiye yük olan, atılım yapamayan, teknolojiye ayak uyduramayan, KİT'lerimiz yok mu? Var da, bunun da sebebi ne? Bu KİT'lerin yönetim kurullarını kim atıyor? Siyasi iktidar... Bu yöneticiler, nereden, hangi fiyata mal alacağına karar veriyor. Yatırımları yönlendiriyor. İç ve dış borç alıyor... Kadroları belirliyor. Ama siyasetin güdümündeki bu işleyiş, çöküşü de beraberinde getiriyor... Bir kere daha soralım, suçlu kim?..