Türkiye, tüketici hakları konusunda dünyada yaşanan gelişmeleri uzun yıllar uzaktan izledi. Amerika'da ilk kez 1962 yılında ABD Başkanı Kennedy tarafından dile getirilen "tüketici hakları" kavramı, kısa zamanda bir tüketici hareketine dönüştü. İzleyen yıllarda hızla Avrupa'ya yayılan kavram, bizim için 80'li yılların sonuna kadar bilinmezliğini sürdürdü. Öyle ki "Satılan mal geri alınmaz" yazılı levhalar 90'lı yıllarda da ticarethanelerimizin duvarlarını süsledi. Bütün eksiklerimize rağmen bugün bu anlayışın değişmesi yolunda önemli adımlar atıldığını görüyoruz. Ankara Ticaret Odası, adı üstünde ticaret yapan kesimin temsilcisidir. Tüketici hakları konusundaki çalışmalarımız ilk bakışta misyonumuzla çelişkili gibi görünse de, gerçekte tüketici yararına yapılan düzenleme ticareti de olumlu yönde etkiler, geliştirir. Tüketici olmazsa ticaret olmaz. Dolayısıyla "Tüketici velinimetimizdir". Ankara Ticaret Odası olarak bizi kredi kartları faizleri konusunda çalışma yapmaya iten neden buydu. Bankaların keyfi olarak belirlediği yüksek temerrüt faizleri nedeniyle milyonlarca tüketici borcunu ödeyemez durumdaydı. Bu keyfiyete son verilmesi amacıyla geçen yıl yürüttüğümüz kampanya sonucunda, Meclis, kredi kartı mağdurlarına ödeme kolaylığı sağlayan ve temerrüt faizlerini sınırlayan bir yasa çıkardı. İşte bu çalışmamız ATO'ya ve Türkiye'ye, ABD, İngiltere, Avusturya, Kanada, İsveç gibi ülkelerin de yarıştığı uluslararası bir yarışmada ödül kazandırdı. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA), dünyanın dört bir yanından 219 proje arasından ATO'nun "Kredi Kartları Kampanyası"nı iki altın madalya ve "Halkla İlişkiler Oscar'ı" olarak bilinen "Mükemmellik 2003 Altın Ödülleri"ne layık buldu. Ödülümüzü tüketici hakları kavramının temellerinin atıldığı ABD'de aldıktan sonra, dünya çapında bir başarıya imza atmanın gururuyla Türkiye'ye döndük. Bu ödülü Türkiye adına almaktan onur duyuyorum. Kredi kartları kampanyası sonucunda tüketici yararına atılan adım, bize bu ödülü getirdi. Bu adımı daha da ileri götürmeliyiz. Türkiye aynı başarıyı Çin malları istilası konusunda da göstermelidir. Çin malları istilasının Türkiye ekonomisine, vatandaşın kesesine ve sağlığına verdiği zararı geçen hafta yaptığımız çalışmalarla ülke gündemine taşıdık. Ucuz Çin mallarının dayanıksızlığını düzenlediğimiz basın toplantısında ve katıldığımız TV programlarında örnekleriyle ortaya koyduk. Bir hamlede kırılan çatal, bıçak gibi metaller, yanlış ölçen hasta termometreleri, yarılan otomobil lastikleri... İngilizlerin dediği gibi "Ucuz mala para verecek kadar zengin değilim" diyorsanız, Çin malına para saymadan önce iki kere düşünün. Halkımızı bu konuda bilinçlendirmek ve hükümet yetkililerini tedbir almaya yöneltmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Başbakan, bakanlar ve tüm milletvekillerine, Çin malları konusundaki çalışmalarımızı içeren bir mektup gönderdik. Bu hafta içerisinde Devlet Bakanı Ali Babacan, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'u ziyaret ederek konuyu bütün detaylarıyla masaya yatıracağız ve alınması gereken tedbirlerle ilgili önerilerimizi sunacağız.