“Zeynep eşikten içeri girmeden bu merasimden de mahrum kalır. Çünkü damat asker”
Zeynep halanın hatırasını anlatmaya devam ediyoruz... Her gelin kocası için ellerini kınalar, gelinliğini giyer, takılar takınır, süslenir güveyine gider. Ama Zeynep kınaları eline yakar, damatsız boş bir eve gidiyor olması da onun içini yakar. Zeynep hem hasta hem de bu kocasız eve gitmenin ızdırabını yaşar ama nafile, olan oldu yapılacak bir şey yoktur.
Zeynep’in kınası karılır, ellerine yakılınca küçük kardeşi Gülsüm, ablası Ayşe, komşu Beyaz teyze; anasız ve damatsız yakılan bu gelin kınasına çok ağlarlar... Dertli dertli mâniler (xeribeler) söylerler. Oradaki herkes de ağlar. Küçük kardeşi Gülsüm henüz sekiz yaşında, ablasının boynuna sarılır, herkesin yüreğini yakan şu sözleri söyler:
“Ah abla sen bana hem anaydın hem de abla. Ben kırklı iken anam beni bıraktı, öbür dünyaya gitti. Şimdi sen de beni kimlere bırakıp gidiyorsun” Bu feryadı herkesi ağlatır...
Sabah düğün yemeyi konulur. Herkes yemeğini yer. Sıra gelin çıkarmaya gelir. Zeynep’e yeni dikilmiş o basma elbise “gelinlik” diye giydirilir. Kırmızı duvağı örtülür. Tekbirlerle dualarla evden çıkarılıp ata bildirilir ve yola revan olup giderler.
Zeynep atın üstünde yolda giderken de gözyaşları hiç dinmez. Kendi kendine “Ne garip bir kaderim varmış. Her genç kız gelin olunca damada gider bense boş bir eve gidiyorum hem de hastalığım da daha tam geçmeden.”
Düğün alayı köye yaklaşınca herkeste bir sevinç, o zamanın âdetlerinden silahlarla, tabancalarla havaya ateş açılır, gelini evin önünde indirirler. Yörenin en önemli âdetlerden biri de damat damın üstüne çıkar gelin eşikten içeri girmeden damat bozuk para şeker ve buğdayı gelinin başına saçar. Para zenginlik, şeker tatlı geçinmek, buğday da bereket demektir. Bu yeni evlenen gençlerin böyle olmasını isterler.
Zeynep eşikten içeri girmeden bu merasimden de mahrum kalır. Çünkü damat yok. Nerede? Askerde. Ne zaman gelir, Allah bilir... Ama daha iki yılı vardır.
Zeynep, gelinlerin başına saçılan bu nimetlerden de mahrum kalır. Zeynep’in ayağının önüne bir çömlek koyarlar. O da çömleği kırar ve toprak örtmeli evin içine girer. Dışarıda erkekler içeride kadınlar halaylar çekerler. Herkes pür neşe düğündedir. Ne yapsın Zeynep de içi kan ağlasa da kerhen gülerek onlara ayak uydurmaya çalışır. DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...
Merakla bekliyoruz