“O kazada çoğu üniversite öğrencisi 49 kişi hayatını kaybetti, yalnız 4 kişi kurtulabildi.”
Niğde’de gün yavaş yavaş akşama dönüyordu. Sinem 4 günlük tatil için Konya’ya ailesinin yanına gidecekti. Saatine baktı: 19.15. otobüsü 20.00’deydi.
Terminale vardığında akşamın telaşı hâlâ sürüyordu. İnsanlar bavullarını taşırken, vedalaşmaların sessizliği havaya sinmişti. Sinem kalabalığın arasında ilerledi ama otobüsünün kalktığını duyunca çok üzüldü. Biraz sonra “Kısmet değilmiş”
Bir sonraki sefer için bilet aldı. Terminalin kenarındaki demir bir bankta oturup etrafı izlemeye başladı. Bir annenin oğluna el sallayışı, bir çocuğun camdan dışarı bakışı, bir gencin bavuluna sarılıp sessizce bekleyişi… Hepsi bir hikâyeydi o anda. Gökyüzüne baktı; yıldızlar parlıyor, hava serinliğiyle insanın içini titretiyordu. İçinden geçirdi:
“İnsanın gecikmesi bazen kayıp değil, bir rahmettir. Zira bazı gecikmeler, kaderin en sessiz koruma biçimidir. Rabbim kimseye sıkıntı verme”
O gece, 24 Ekim 1997 … Karapınar-Ereğli yolunda ilerleyen bir yolcu otobüsü, karşıdan gelen tankerle kafa kafaya çarpıştı. Çarpmanın ardından her iki araç da alev aldı. Karanlık geceyi, ateşin uğultusu ve siren sesleri yırttı. Çoğu üniversite öğrencisi olan 49 kişi hayatını kaybetti, yalnızca 4 kişi kurtulabildi.
Sinem, terminalde beklerken iki yolcunun konuşmalarına kulak misafiri oldu.
Biri diğerine fısıldadı: “Az önce Konya otobüsü yanmış… Haber gelmiş, çok fena olmuş.” Sinem’in kalbi bir anda sıkıştı. Eli titreyerek biletini cebinden çıkardı:
Niğde-Konya 20.00 seferi. Birkaç saniye nefes alamadı. Gözleri doldu, sesi titredi. Ellerini dizlerinin üzerine koydu, başını eğdi. Kalbinden bir dua süzüldü:
“Rabbim, o canlara rahmet eyle… Beni de şükredenlerden kıl.”
Yıllar geçti. Sinem öğretmen oldu, nice öğrenci yetiştirdi ama o geceyi hiç unutmadı. Her 24 Ekim akşamı içinden sessiz bir şükür yükselirdi. Kendine ve öğrencilerine hep aynı sözü hatırlatırdı:
“Evladım, gecikmek bazen kaybetmek değildir. Belki de Allah seni, henüz vakti dolmamış bir ömrün eşiğinde durduruyordur.” Sonra her defasında içinden şu cümle geçerdi:
“Kader bazen bir otobüsü kaçırmak değildir; belki de Rabbin seni, henüz vadesi dolmamış bir ömrün eşiğinde korumasıdır.” Saygı ve rahmetle anıyoruz... 24 Ekim 1997-Karapınar-Ereğli yolu.
Selman Devecioğlu
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...