Çorba üstüne çorba...

A -
A +

Ev sahibi kâseyi aldı ve odadan çıktı. Bir süre sonra elinde iki kâseyle tekrar göründü...”

 

 

 

Aşçı Sedat yemek ziyafeti verilecek yere yaklaştıkça sabırsızlanıyordu. Ziyafetin verildiği eve gelmişti Aşçı Sedat. Heyecanla zile bastı ve kapıyı açan arkadaşına selam vererek, davet edilmesini bile beklemeden daldı içeri. İçeride diğer tanıdıkları vardı. Hepsiyle merhabalaşırken aklı birazdan hazırlanacak sofrada idi.

 

-Neler var acaba yemekte?

 

-Acı ve turşu da var mı?

 

Nihayet odaya bir şeyler taşımaya başlamıştı ev sahibi. Önce yere sofra bezi serildi, üç ayaklı sofra tam bezin ortasına yerleştirildi. Daha sonra çatal ve kaşıklar kişi sayısına uygun dizildi. Ortamın ısısından çok daha serin olduğu için buğu yapmış bir sürahi soğuk su ve bardaklar da gelmişti. İtinayla dilimlenip bir sepete dizilmiş ekmekler de geldikten sonra ev sahibi en son üzerinden dumanı tüten büyük bir kâseyle göründü kapıdan ve seslendi:

 

-Haydi, buyurun sofraya!

 

En heyecanlısı Aşçı Sedat idi sofraya oturanların. Sofra mendili dizlerin üzerine çekildi. Bismillah deyip başladılar ortaya sıcacık getirilmiş tarhana çorbasını kaşıklamaya. Aşçı Sedat bolca getirilmiş tarhana çorbasından epeyce bir kaşıkladı ama birden arkadan gelecek menüyü düşündü ve yavaşladı. Kendince:

 

-Karnımı çorbayla doyurmayayım.

 

Sofradaki altı kişinin aksine ortaya konan on kişilik tarhana çorbası bitmeye yakındı. Aşçı Sedat yemekler çabuk gelsin niyetiyle, kalan çorbayı önce kaşıkla, sonra ekmekle bir güzel temizleyip boş kâseyi “Çorba bitti, arkadan ne gelecekse hemen getir” dercesine ev sahibine uzattı. 

 

Ev sahibi kâseyi aldı ve odadan çıktı. Bir süre sonra elinde iki kâseyle tekrar göründü. Aşçı Sedat heyecanlandı yine şoke oldu. Çünkü kâselerde yine tarhana çorbası vardı. Etrafındaki arkadaşları gülümserken o sordu:

 

-Başka ne var?

 

-Kusura bakmayın. Hanım rahatsızlandı da ancak çorba yetiştirebildik.

 

Aşçı Sedat aç kalma endişesiyle, demin yavaş içtiği tarhana çorbasına bu kez saldırmıştı âdeta!..

 

Çünkü aç kalacaktı. Onun çalakaşık yediğini gören arkadaşlarından biri gülümsedi:

 

-Yavaş ye Sedat yavaş, boğulacaksın!

 

Sedat aldırmıyordu, neredeyse elindeki kaşığı düşürecekti.

 

-Sedat kardeşim ne yaparsan yap ancak sana ayrılan nasibindir, unutma!

 

Ayhan Özbek-Eğitimci Yazar

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.