Şu delikanlı o köydendir

A -
A +

“Nasıl olsa çocuğunuz yok. Sen bunu beklemek zorunda değilsin kızım yazık olmasın.”

 

 

 

Dedemden dinlediğim hatırayı anlatmaya bugün de devam ediyorum...

 

O meşhur Erzincan Depreminde bölük komutanımız ve hanımı Harbiye yenge de vefat etmişti. Koskoca bölükten beş kişi sağ kalmıştık. Yollar yarılmış, bize başka illerden yardım üç gün sonra gelebilmişti. Ben yıkıntı altında kalmıştım. Binamızda yangın çıkmıştı. Belim kırılmış, ayaklarım da bu yangında yanmıştı. Çevreden yetişen köylüler son anda beni ve beş arkadaşımı kurtarmıştı. Günlerce baygın yatmışım. Diğer illerdeki askerî birliklerden yardım üç gün sonra geldi. Beni de askerî bir ambulansla Erzincan’a hastaneye getirmişler. Altı ay hastanede kaldım. Koltuk değnekleri ile de olsa ayağa kalkmaya başladım. Kasabaya döndüm. Bir yıl boyunca da burada tedavi olabilmek için elimden geleni yaptım. Hatta babam bile benim iyileşeceğime inanmamış, anneannenizi bir gün yanına çağırmış ve şöyle demiş:

 

-Kızım bundan sana hayır olmaz, bu benim oğlum. Ben buna bakmak zorundayım. Ama sen gençsin, güzelsin. Nasıl olsa çocuğunuz da yok. Sen bunu beklemek zorunda değilsin. Sana yazık olmasın. Gidersen sana darılmam bile.

 

Anneanneniz de:

 

-O nasıl söz baba. Ben kocamı seviyorum. Benim kocam askerden gazi döndü. Başımıza gelenler de Allah’ın takdiridir. Ben her şeye, her zorluğa göğüs gererim inşallah. Allah dilerse bize çocuk da verir demiş.

 

Babam gelininin bu sözünden çok memnun kalmış. Zaten onun da beklediği aslında bu sözlermiş.

 

Allah nasip etti iyileştim, sağlığıma kavuştum. Atla, eşekle esnaflık yapmaya başladım. Daha sonra dayıların ve annen doğdular. İşleri düzelttim. Bursa’nın ve Balıkesir’in köylerinde basma, pazen, divitin, kaput satıyordum. Bazen malı Bursa’dan bazen de Balıkesir’den alıyordum. Bir gün malların tamamını tükettim, at ile Balıkesir’e geldim. Esnafların da bulunduğu hana atımı bağladım. Çay ocağında çay içiyordum. Not defterimi elime aldım. Karıştırırken o hemşehrimin adresi gözüme çarptı. Çay ocağı sahibine köyünü sordum. Adam dışarıda oturan yirmi yaşlarındaki bir delikanlıyı göstererek demesin mi:

 

-Şu delikanlı o köydendir.

 

Gökte ararken yerde bulmuş gibi oldum. Gencin yanına yaklaştım... Selam verdim. DEVAMI YARIN

 

 

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.