“İnsan ömrünün uzun olduğunu düşünürdüm. Meğer göz açıp kapanıncaya kadarmış.”
Ne pahasına olursa olsun, iyiliğe devam edilmeli ama insan genelde bencildir, hasettir ve yanlış davranışlar içinde çok bulunur. İnsan içinden gelmeden fedakâr olmaya zorlanırsa çevresine ancak mutsuzluk sunar. Bu yüzden Herkes birbirine acı, öfke ve endişe veriyor.
Buna nasıl fedakârlık denebilir? Nice fedakâr insan kendi mağdur olmuş, kişilikleri ölmüştür.
Kendimizin gerçek yüzünü göstermediğimiz sürece hayatımızda değişim yapabilmemiz imkânsızdır. Arzular geçmişten doğar. “Hiç kimse” olduğumuzda acı imkânsızdır.
Sıradan olmalıyız! Bir şeyin de farkına varırsak, dönüşüm ihtimali yüksektir. Maharet farkına varmaktır. Kanseri unutunca ondan kurtulamayız o büyümeye devam eder. Bizim onu tanımaya ihtiyacımız var. Er ya da geç bütün varlığımızı kaplayacak ve bizden başka kimse bundan sorumlu olmayacak. Ancak önlenemeyen bir gidişat olarak her kuşak hastalığını yeni kuşağa devretmeye devam ediyor. Bu zincirin bir yerlerden kırılması gerekiyor. Açık anlatalım ki, yeni kuşak doğal olarak gittikçe daha fazla yük alıyor. Kırmızı alarma geçen bizim şartlanmalarımız ve bunu mantıklı hâle getirme çabamız.
Mevlüt Ağa ve Derviş Ali isimli iki ihtiyar, akşam saatlerinde cami şadırvanının başında her zamanki gibi dertleşir. Mevlüt Ağa bir özlemini şöyle açıklar:
-Ben insan ömrünün uzun olduğunu düşünürdüm. Şimdi anlıyorum ki göz açıp kapanıncaya kadarmış. Oraya parmağıyla bir çizgi çeker “Şu çizgi var ya, benim hayatım bu işte. Eğri başlamış, eğri bitiyor. Düz tutamadım yolu.”
Derviş Ali hafif tebessüm eder:
“Çizginin eğriliği değil, niyetin doğruluğu kurtarır insanı. Belli ki yolun sonu da kara toprak.”
-Bu zamana kadar nice yola çıktıklarım yarı yolda terk etti bizi. Hastalık, savaş, ölüm birçok arkadaşa veda ettim. Hayatta yalnız kalmak kadar insana acı veren bir şey yok.
“Sen yalnızlığa çareyi sadece insanda arama derim. Bazen insan dualarıyla arkadaş olur. Bazen sabrı göğsüne sarıp sarmalar. Bazen düşüncelerin en iyi arkadaşın olur. Hatta diyebilirim ki sana en iyi arkadaş içindeki sendir...
Mustafa Ali Mahdum
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...