Sindirim sistemi için bize düşen görev helal ve temiz gıdayı almak gerisi sistemin işi. Sağlıksız beslenme, çok yemek, abur cubur tüketmek, gerekli miktarda su içmemek, hızlı yemek, yemek arasında su içmek gibi hatalarımızdan dolayı sistem aksasa vücut bize sinyaller gönderir ve destek ister.
Mesela yeterli su ve lifli gıda almayınca kabızlık yaşanır ve bu sinyal der ki: "Beslenmeni gözden geçir bu aralar az su içiyorsun, ekmeği çok yedin, bak çöpleri atmakta zorlanıyorum, bana yardım et destek gönder; ne bileyim incir, kuru erik filan ye, bol su iç, yürüyüşe çık. Sonra sağda solda “kabızım” deyip beni şikâyet ediyorsun. Kendi yaptığın hataları söylemiyorsun bir de. Ne yapayım seni zorlamayıp çöp yığınlarını içinde mi biriktireyim!.."
Sinir sisteminde de benzer şekilde olayları doğru tanımlama, gördüklerimize, dinlediklerimize, kokladıklarımıza, beslenmemize, okuduklarımıza, dilimizden dökülenlere, telefonla geçirdiğimiz süreye, izlediklerimize dikkat etmek bize düşen görevler.
Hatalı algılarımız, yüksek beklentilerimiz, hakkımız olmayanları hakkımızmış gibi isteyip, gerçekten hakkımız olanı istemekte zorlandıklarımız, duygularımızı doğru ifade etmeyip bastırdıklarımız, ekrana maruz kalışımız, fazlaca kullandığımız kimyasallar gibi yaptığımız yanlışlardan dolayı duygusal ve bedensel sinyaller gönderiyor.
Örneğin evlenince balayına çıkmak beklentisi... Bu beklenti gerçekleşmezse neyin buna engel olduğu aranır. Maddi imkânsızlıktan olduğu düşünülür. Fakirliğe karşı öfke gelişir. Maddi imkân olup da eş istemediyse "eşim bana değer ve hakkım olanı vermedi" deyip eşine karşı öfke geliştirilir.
Oysa otuz yıl önce balayı algısı da böyle bir düşünce ve beklentisi de pek yoktu. Olaylara yüklenen anlamlar bazen olayların da ötesinde insanı zorda bırakan etki yapabilmektedir.
İlknur Şahin
Allah lütuf ve bol nimetler vererek
Denediğinde;
İnsan bunu hak ettiğini söyler, şükretmez.
Kendisini azabından korunmuş sayar,
İnfak etmez.
Nankör insan!
Hep Allah'tan lütuf ve ikram bekler.
Ama kendisi öksüze, yetime
İkram etmez.
Yoksulu doyurmayı teşvik etmez.
Mirası yerken hak gözetmez.
Hiçbir hayvan ihtiyacından fazlasını
Biriktirmez.
Dağ kadar servet Karun'a yetmez!
Zenginleştikçe daha çok der,
'Karun’laşmak ister.
"Benim niye bir dağım daha yok" der.
O aşırı sevgi besler, dünya malına...
Taparcasına...
İnsanın karnı doyar gözü doymaz.
Mezara kadar servet yığma tutkusundan
Kurtulamaz.
İşte bu aç gözlü nankör insandır,
Yeryüzünü fesada boğan!
İnsanın aç gözünü topraktır,
Ölünce doyuran!
Şair Hasan Kaya-Antalya
NAZAR DEĞMESİ HAKTIR: Deveyi kazana kor, diriyi mezara kor! Nazar değse, hadise, ibretlik, bir bak da gör! İnanmazsan git bir de fizik uzmanına sor... Havaya bir rahatlık gelir, kurşun dökülse. ODTÜ'lü bir fizikçi, oyuncu, bunu diyen:
''Metal kurşun, ışını emer, absorbe eden bir yapıya sahiptir ki gelen zararı örten...'' Havaya bir rahatlık gelir, kurşun dökülse. Nazar, göz değmesi var, kem gözden sakınmalı. Beynin elektriğini, göz yayar, inanmalı. Sünnet olan dualar, Felak, Nas okunmalı. Havaya bir rahatlık gelir, kurşun dökülse. Bilimsel açıklama ispatlıyor konuyu: Elektrik akımı, iyi niyetse olumluyu. Kötü niyetse, nazar, ortaya kor, kötüyü... Havaya bir rahatlık gelir, kurşun dökülse. Rıdvan Üzel
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...