Bazen okuduğunuz, gördüğünüz ve bugünlerde en çok da izlediğiniz paylaşımlarda gördüğünüz kimseler için “bu kadar kötü nasıl olunabilir” dediğinizi duyar gibiyim.
Peki öyleyse bu insanların kötü olanları, kötülük yapanları, acaba iyi olanların kötülük yapamadığı gibi iyilik yapabilirler mi? Kötü bir insanın iyi olması mümkün mü? Kitaplarda yazar ki: “Kötü huyların başı da dörttür: 1- Rezalet, hikmetin zıddıdır. 2- Cübn, korkmak, yüreksiz olmak, şecaatin zıddıdır. 3- Fücur, nefse uymak, günah işlemek, iffetin zıddıdır. 4- Cevr, zulümdür. Adâletin zıddıdır. Her iyi huyun zıddı, karşılığı olan sayısız kötü huy vardır. Çünkü iyilik demek, tam orta yol demektir. Ortanın sağında, solunda olmak, iyilikten ayrılmak olur.”
Demek ki iyi insan dediklerimiz orta yolda gidebilendir. Peki bu şekilde olamayanların, yaptıkları kötülük sebebiyle cezalandırılmaları onları iyi yola yani orta yola getirir mi?
İnsan bilmediği bir işi bir mesleği bir davranışı yapamaz. İyiliği bilmeyenin iyilik yapmayı öğrenmesi cezalandırmakla mümkün olur mu?
O hâlde herkesin kendi kendine sorması gereken bir soruyu sesli düşünelim mi?
“Mahkûma ceza vermek yargının işi tamam... Peki o kişinin doğuştan itibaren mahkûm olmaya gelene kadar bu yoldan geri çevirebilmek, ona iyi olmayın iyiliğini öğreterek iyi olabilecek seviyeye getirmek kimin veya kimlerin işi? Necip Fazıl’ın Reis Bey’de söylediklerini hatırlayalım. “Ben diyorum ki her fert baş ucuna "suçlu benim, herkes suçsuz!" levhasını asmalıdır” sözlerini hatırlayalım. “Soğuk kış geceleri, köprü altında yatan çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yakasında...” sözünü hatırlayalım. “Gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum? Dışımda ne arıyorlar? İçime doğru suçluyum ben!” duygusunu. Sonra sorumuzu kendi kendimize bir düşünelim... Kimse özünde kötü olmak ister mi? Kimse suçlu olmak ister mi? “Hikmet” varken kimse zıddı olan “rezil olmak” ister mi?
Ömer Reşat Altınok
ŞİİR
Yâd-ı yâr
İlelebet kaçsam derin uykulara
Gönlümün kemendi senden yana
Kırk defa kilit vursam da kapıma
Açılır bir al nârına
Ruhuma küçük hüzünler sığdırırım
Besler büyütürüm her gece
Sızım varlığından da zahir
Her haykırış birkaç hece
Sinemdeki yarayı görmesinler diye
Kaçıyorum kimsesiz köşelere
Dökülüyor elimden sisli sözler
Kalemimden çıkmıyor tozpembe
Şimdi boynumdaki ilmek sanrılar
Kendime doğrulttuğum kılıcım
Seni sen yapan kelamı gönlüm
Cümlesi yâd-ı yâr bana.
Rabia Özen
SOĞUKLUK (SEMİZOTU): Semizotuna Anadolu’da birçok yerde "soğukluk" da denilmektedir. Kim bilir bitkinin geleneksel tıpta mizacı belki de soğuk ve rutubetli gıda olduğu için bu ad verilmiştir. Yine değişik bölgelerde pirpirim, cibile, elmelik, semirgen, gilik gibi adlarla da söylenir. Salata, çorba, cacık gibi değişik şekillerde tüketilebilir. Semizotunun ağız acılığına iyi geldiği, susuzluğu giderdiği, karaciğeri rahatlattığı, öksürüğe ve nefes darlığı çekenlere iyi geldiği, böbrekleri temizlediğini, cildi gençleştirip güzelleştirdiği, antioksidan ve antibakteriyel özelliği olduğu, idrar söktürücü, magnezyum deposu olduğu için depresyona iyi geldiği, melatonin içerdiği için uykusuzluğa iyi geldiği, diş etlerini kuvvetlendirdiği ama soğuk mizacı olanlara tavsiye edilmediği belirtilir. Sağlığınız için doktorunuza danışanız.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...