Dün evdeki fazlalıklardan kurtulmaya karar vermeyi anlatmıştık. Bugün de doğru parçaları doğru yerde kullanmayla ilgili bilgi paylaşımı yapacağız. Örneğin, mutfak tezgâhının üzerinde asla kullanmadığın bir elektronik aleti bulundurmamalısın. Son aşamada hem evindeki hem de ruhundaki fazlalıkları tespit edip onlardan kurtulmayı başardıysan ve sade bir şıklığı yakaladıysan yüklerinden arındın demektir. Ne ev ne fazlalıklar ne de kullanmadığın eşyalar; kıyafetler, makyaj malzemeleri, dekoratif eşyalar vb. seni yorabilir. Yeni minimalist hayatına hoş geldin. Daha azıyla yetinmeyi öğrendiğinde, kendine gereksiz neleri yük ettiğini de çok iyi anlayacaksın. Okumayacağın kitaba rafta, evine almayacağın insanlara aklında yer olmayacak.
Az çok mudur? Az nasıl çok olabilir? Bu soruları kendinize sorduğunuzu duyar gibiyim. Kanaat etmeyi bilene ve mutluluğu ve huzuru eşyalarda aramayanlara inanın az çoktur. Hem de nasıl çoktur...
Ve sadelik mutluluktur.
Sadeliği seçelim. Sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışını benimseyelim. O zaman azlar çoğalır. Mutluluk artar...
Az eşya, çok huzur diyerek çıktığımız minimalist hayat tarzıyla; temizlikle, ayrıştırmayla geçmeyen nice güzel vakit bize kalır.
Gösterişi değil, sadeliği seçin. Kalabalığı değil sakinliği... Görün bakın nasıl da değişecek ve güzelleşecek dünyanız...
Huzur pencerelerinizden ansızın doluverecek tüm odalara. Geriye dingin, sakin ve keyifli anlar kalacak. Deliler gibi yeni şeyler almaya özendirildiğimiz bir dönemde, kendine ve çevrendekilere dur diyebilmek hiç kolay değil biliyorum. Fakat, bildiğim bir şey daha var ki, tüm alışkanlıklarını geride bırakıp tüketime dur diyerek üretmeye başladığın her an hayatın daha da anlam kazanacak.
Kübra Can Karaca
Gece üstüme gelme,
Zaten mahkûmum
Unuttuğum mutluluğu
Güzellikleri hatırlatma
Hepsini aldın,
Kilitlediğin kırkıncı odaya
Ben mahzun, mahkûm,
Bitap ve yoksun
Hatırlatma aşkı, sevgiyi,
Mahrumuyum...
Çimen, mavi, yeşil
Ve kara gözleri
Çünkü yok bende
Hiçbiri ve her biri
Karanlığının en dibindeyim
Gece...
Nefessizim körüm,
Sakatım yaşamaya
Uzaktan seyirciyim
Tüm güzelliklere
Parmaklıklar ardında,
Çaresiz ben
Güneşi bekliyorum
Ümitli ümitsiz
Yaşamadığım hayatta...
Lütfü Yarar
UMUTLAR TÜKENDİĞİNDE: Kalbi duran bebeğe umut olan doğum doktoruma teşekkürler. Durmuş yüreğe nefes katabilmek sanattır. O doğum doktorunun sevapları kat kattır. Sebeplere yapışmak, ummak, ayrı fırsattır. "Bu çocuk yaşayacak inşallah!" dedin, çabalıyorsun. Doğum için, önce bir mütehassıstın, baktın! Ters gidince iş, bu kez, mütehassistin, baktın! Umutlar tükendiği anda, bir ışık yaktın! Bunu, Allah rızası için ispatlıyorsun. İstemek var ya, helâl! "Örneksin" insanlığa. "Bağlısın" ülkene ve "tutkunsun" al bayrağa. "Saygınsın", çünkü, verdin tebessümler dudağa. "Aferin!"leri çok hak ettin, ispatlıyorsun.
Rıdvan Üzel
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...