Biz dünyayı, bütün güzellikleri, çirkinlikleri, bütün iyilik ve kötülükleri, bütün helal ve haramları, bütün doğru ve yanlışları ile hazır bulduk. Bize verilen irade-i cüziye dışında kafamızdan gözümüzün rengine, aklımızdan derimizin rengine, büyüklüğümüze, küçüklüğümüze ve ne kadar yaşayıp öleceğimize hiçbir şeyde irademiz yoktur.
Yaşadığımız hayat için bazen “hayat, yaşamak ne güzel” diye seviniyoruz, bazen de “başım seninle dertte, batsın bu dünya” diye kahrediyoruz.
Bu dünyanın en sevilmedik yanı fâni ve yalan olmasıdır. Bu dünya bize ne yazık ki ne kadar yaşarsak yaşayalım sonunda ölümü sunmaktadır. Öyle olunca da biz bu dünyayı nasıl sevebiliriz ki? Belli ki bu dünya bize yetmez. Bizim başka dünyaya ihtiyacımız vardır. Her şeyden önce fâni olmamalı, sonsuz hayatı vermeli, her şeyiyle gerçek olmalı, bize yalan değil gerçek yaşatmalıdır. Orada hayat bir düş ve uyku olmamalı gerçek bir ebedîlik tecelli ettirmelidir.
Anatomik olarak bu dünyanın çamurundan ve toprağından yaratıldığımız ortada. Ama içimizde bu yalan dünyaya aykırı düşen bir ruh taşıdığımız da inkâr edilemez. Besbelli ki ruhumuz bu dünyanın malı değildir. O ilahi bir soluk olarak sonsuzluğun kokusunu almaktadır ve bu yüzden tedirgin olmaktadır. Daha doğrusu ruhumuz bu dünyayı yalan ve fâni gördüğünden ebedî bir hayatın hasretini çekmekte ve arzulamaktadır. Herkes cenneti istemekte ama ölmeyi hiç istememektedir!.. Oysaki cennete gitmenin tek yolu ölümden geçmektedir. Ölmeden cennete gidilmiyor ki!..
Bu konuda daima doğru söyleyen şanlı peygamberimiz imdada yetişti ve bize şu mesajı ulaştırdı: “Her canlı ölümü tadacaktır.” Gerçek olan bir şey var ki bu dünya hayatı bir eğlenceden, bir oyundan başka bir şey değildir. Ölümden sonraki hayat yani ahiret yurdu şüphe yok ki o asıl hayatın ta kendisidir. Bunu bilir ve buna göre yaşarsak ebedî hayatımızı ancak öyle kurtarabiliriz.
Em. Sağ. Yazar-Aslan Torun
ŞİİR
Sana da var bir mektup
Geçip gitme kardeşim, gel hele biraz otur,
Birkaç kelam edelim, belki faydası olur.
Bir canavar türemiş, vaktimizi kemirir,
Sosyal medyadır adı, ne ararsan bulunur.
Nice facialara burda çanak tutulur,
Önce nefsini okşar, sonra canına okur,
Akar azgın sel gibi, kapılanlar boğulur,
En kıymetli zamanın böylece hebâ olur.
Yeise düşme sakın, ümidi kesme Hak'tan,
Sana hediyem olsun, okursan şu kitaptan,
Hâllerin ilmini anlatır her bir taraftan,
Ebedî saadete ışık tutar dünyadan.
Sayfaları içinde sana da var bir mektup,
"Tam İlmihâl"dir adı, nakil sağlam kaynaktan.
Mahlas: (Haznedaroğlu)
SAĞLIK OLSUN
Bağışıklık sistemi nedir?
Vücudumuzda bağışıklık sistemi adı verilen savunma mekanizması vardır. Bağışıklık sistemi enfeksiyona yol açabilen virüs, bakteri, mantar ve parazit gibi mikroorganizmaların zarar verici etkilerine karşı korur. Bağışıklık sisteminin görevi öncelikle mikroorganizmaların vücuda girmelerini engellemek ya da geciktirmektir. Bağışıklık sistemi bu görevleri, hayat boyunca devam eder ancak bazı durumlarda bağışıklık sistemi zayıflar.
Hastalıkları önleme konusunda bağışıklık sistemi vücudun en önemli sistemidir. Zayıf bir bağışıklık sistemi hasta olma ihtimalini artırır. Zayıf bir bağışıklık sistemi viral enfeksiyonlardan etkilenmeye, kronik enfeksiyonlara, sık sık grip ve soğuk algınlığı hastalıklarına, yaraların zor iyileşmesine neden olabilir. Antibiyotiklerin sıklıkla kullanımının bağışıklık sistemimize zarar verdiği ve özellikle de mikropların direncini artırdığı için sınırlanması yönünde bilim adamları hemfikirdir. Bu yüzden doğal yollarla vücut direnci sağlamak koruyucu bir beslenmeyle mümkündür.
[www.turkiyehastanesi.com]