Televizyondaki açık oturumlarda çeşitli sosyal konulardan bahsedilirken laf genellikle insanların etnik kökenlerine gelir ve yorumlar bu zeminde yapılır. Bu yorumlarda siyah, beyaz, Batılı, Doğulu, Asyalı, Avrupalı gibi sözler sarf edilir ve insanlar bu mefhumlar üzerinden tanımlanır ve sınıflandırılır.
Söz konusu bir mesele bu şekilde anlaşılmaya ve çözülmeye çalışılır. Bu hâlin, yani insanların ırklarının bir parametre olarak ele alınması gerçekten hayret verici bir durum. Açıkçası böyle şeyler söz konusu olmak bir yana dursun akıllara bile gelmemeli. Bir insan ele alındığında onun ırkı ile neden ilgilenilsin. Onun ırkının bilgisi bize neyi verecek? Hiç birşey!
Eğer ki bir insanın hakkında bir hüküm vermek ihtiyacı duyulursa o insanın düşüncelerine, inancına ve ahlakına odaklanılır. Çünkü o insanı, o insan yapan bu saydıklarımdır. Eti, kemiği ve rengi değildir. Zaten İslamiyet’in emri de bu doğrultudadır. Allahü teâlâ insanların şekillerine değil kalplerine bakar. Hâl böyle iken Müslümanın takındığı tavır da bu yönde olur. Irka ehemmiyet vermez. İnsanlara inançlarına, düşüncelerine ve en mühimi yaptıklarına göre değer biçer ve onları bunlar üzerinden yorumlar.
Diğer yandan insanlar arasında sınıflandırma yapılırken etnik kökenleri baz almak gerçekçi olmaktan da uzak bir şey. İnsanların tamamına yakını kendini inandığı doğrulara göre tanımlar ve böyle insanların olduğu gruba aidiyet hissi duyar. İsterse bunlar farklı milletten olsunlar. Bir şey fark etmez. Tersi durumda da aynı şey caridir ki insan kendisiyle aynı şeylere inanmayan insanlara karşı bir birliktelik hissetmez. İsterse bunlar aynı ırktan olsunlar. Irkı geçelim ana-baba bir kardeş olsalar yine durum böyledir...
Sözün özü eğer insanlar bir tanımlamaya tâbi tutulacak ise bu tanımlama insanların soylarına göre değil inanç ve tefekkür dünyalarına göre yapılır.
Özcan Emir
ŞİİR
Kula an gibi gelir uzun yaşasa bile,
Yaratılış gayeni nefse sor inadına.
Dikenleri var diye arkanı dönme güle
Tüm zalimlere karşı çiçek der inadına.
Sev kuşu ve böceği canlı cansız mahluku
Ben âşığım diyorsan sakın kırma maşuku
Unutma ki bu dünya ahiretin beşiği
İmtihan zor olsa da hayra yor inadına.
Günah işlememeye gayret et farkında ol.
Dostlarını iyi seç, evinde barkında ol.
İster on, ister on beş, isterse kırkında ol
Umutsuzluğu yerden yere vur inadına.
Korku ümit arası olmalısın bu handa,
Eksik etme sakın ha garipleri duanda.
Aldanan olsan bile aldatma hiç cihanda
Şeytanı lâin denen gözü kör inadına.
Kötülüğe engel ol iyiliği tebliğ et.
Güzel akıbet için hayır olmalı niyet
Şükür sabır ilacı Allah'tan iki nimet
Durmuş kullan bunları isyanlar inadına.
Durmuş Tunacık
MEFHUM: 1. Bir sözün veya kelimenin taşıdığı, ifade ettiği mana, anlam, kavram: 2. (İsim tamlamasının ikinci ögesi olarak) Bir şey hakkında zihinde beliren genel düşünce: 3. Anlaşılmış olan, anlaşılan, kavranan.
MEVHUM: Gerçekte olmadığı hâlde var gibi düşünülen, kuruntuya dayanan, vehmedilen (şey).
CARİ: 1. Yürürlükte olan, geçerli 2. Geçmekte olan 3. Akan.
TENEZZÜL: 1. İnme, nüzul etme 2. Gönül alçaklığı, kibirsizlik.
MERASİM: 1. Tören 2. Resmiyetin gerektirdiği yerleşmiş, yapılması âdet hâline gelmiş şekil ve gösterişle ilgili davranışlar, yol yordam, teşrifat kuralları, formaliteler:
MÜCEHHEZ: Yapacağı iş için gerekli her türlü malzeme ile donanmış, hazır duruma getirilmiş, donatılmış, teçhiz edilmiş.
MUHAKEME: 1. Bir konuyu dikkatle inceleme, iyice düşünme, akıl süzgecinden geçirerek karar verme 2. Bir meselede tarafları dinleyerek ileri sürülen farklı iddia ve görüşleri değerlendirip karara varma, hüküm verme, yargılama 3. (Felsefede), bilinen ve kabul edilenler üzerinde düşünüp gerekli incelemeleri yaparak yeni yargılara varma işi, akıl yürütme [https://lugatim.com]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...