Karpuzun sırrı

A -
A +

Karpuz… Dışı sert, içi latif. Kabuk gibi görünen bedenin altında, kıpkırmızı bir yürek taşıyan meyve. Sanki “Ben sana benzeyenim” dercesine insana bakar. Her kesilişinde içindeki sır açılır; her dilim, bir gönle düşen nasip gibi uzanır sofraya. Fakat ne gariptir ki, bazen bu meyve bile yalnız kalır. İşte o zaman, bir türkü dile gelir: “Karpuz kestim, yiyen yok; hâlim nedir diyen yok…” Bu söz, yalnız bir meyvenin ziyan oluşu değil; bir dosta özlemin adıdır. Bu bir yakarıştır. Çünkü karpuzun tek başına kesilmesi bile başlı başına bir derttir. Zira karpuz, tek kişilik yaratılmamıştır. Her karpuzun içine, hak için çarpan binlerce gönlün hasreti gizlenmiştir.

 

Tasavvuf ehli bilir: Eşyada hikmet gizlidir. Karpuzun büyüklüğü, bencilliğe sığmaz. Onu tek başına yemek hem nimete nankörlük hem de sırrı görmezliktir. Nasıl ki Allah dostları ekmeği paylaşmadan lokmaya el uzatmazsa; karpuzu da bölüşmeden yiyemez. Zira ne lokma doyurur tek başına ne de karpuz serinletir kalabalıksız.

 

Her dilim bir sırdaştır aslında. Her dilim, gönül halkasına uzanan bir eldir. Karpuzun yuvarlak oluşu da bundan değil midir? Daire, tasavvufta kemâlin remzidir. Kâmil olan, paylaşır. Karpuzu da derdi de aşkı da… Çünkü aşk yalnızken eksiktir; sevgi, ancak bölündükçe çoğalır.

 

Yalnız başına karpuz kesen birini görürsen, onun kalbiyle konuş. Belki dilsiz bir niyazdır o. Belki de arkadaş çağrısıdır. Çünkü karpuz, dua gibi dillerden ellere dökülür; her dilimi “Ey dost, neredesin?” diye sorar.

 

Ve bazen bir çocuk gelir sofraya. Karpuzun kabuğundan su içer gibi yapar. O an anlarsın: Karpuz aslında vuslatı çağıran bir meyvedir.

 

Dervişler der ki:

 

“Lokma bölünmeden bereket inmez. Karpuz kesilmeden aşk bilinmez.”

 

Bu yüzden Sevgili Peygamberimizin arkadaşlarıyla karpuz yemesi, sadece bir sofra hatırası değildir; paylaşmanın edebidir. Çünkü dostsuz yenilen karpuz, zayi olur.

 

Ey gönül ehli!

 

Bir gün yalnız karpuz kesersen, kendini sorgula. O sofrada dost var mı? O sofrada aşk var mı? Yoksa sadece bir meyve değil, kalbin mi ikiye ayrılıyor?

 

Unutma:

 

Karpuz, yalnızlıkla yenen değil; aşk ile bölünen meyvedir.

 

İçi kırmızıysa, sebebi yandığı içindir.

 

Tatlıysa, sabrettiği içindir.

 

Büyüdüyse, kalabalık meclislere özlemindendir.

 

Sen de öyle değil misin?

 

Yandıkça tatlılaşır, sabrettikçe olgunlaşır, paylaştıkça kemâle erersin.

 

     Selman Devecioğlu

 

 

ŞİİR

 

     Ormanlarım yanmasın

 

 

     -Geçmiş olsun Türkiye'm-

 

Orman, gizli dünyadır

 

Tabir gerek; rüyadır

 

Bir gölgelik hülyadır

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Misal: ''Orman insanmış!''

 

''İnsan içre lisanmış!''

 

''Lisansız bir zamanmış!''

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Rüzgâr eser, her dâim

 

Seher yeli mülayim

 

Zikr hâliyle hep kaim

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Bilinmez kaçtır yaşı

 

Yalçın dağlar sırdaşı

 

Bütün kuşlar yoldaşı

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Bulutları o çeker

 

Ninni dinler bebekler

 

Kuşlar dalın didikler

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Salıncakla avutur

 

Bize meyve kurutur

 

Kaynak suyu durudur

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Tabutumuz ondandır

 

Bize taht-ı revandır

 

Çiçeği gül reyhandır

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Ormandır, cayır yanar

 

Gönüldür, kahır yanar

 

Yakan el, ahir yanar

 

Evin barkın onmasın

 

Ormanlarım yanmasın

 

 

 

Rıdvan Üzel

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.