Her yaşantı, her deneyim başka bir öğüt başka bir nasihattir. Hayatımızı yeniden yaşayabilseydik belki başkalarının nasihatine ihtiyacımız olmayabilirdi. En azından biz olmadığımızda her şey kötüye gider diye endişelenmez, dikkatle bakar gerçekten görür yaşar ve vazgeçmezdik. Küçük problemleri dert etmez, başkalarının kusurunu araştırmaz buna karşılık kendi kusurumuz varsa onları iyileştirmeye odaklanırdık. Bilhassa bizden çok şeye sahip olanların ve kimin neyi nasıl kazandığı bizi hiç ilgilendirmezdi. İyiliğe devam eder sahip olduğumuz her şey için şükrederdik. Güler yüzlü olmayı yüzümüzden hiç eksik etmez, kimseye yük olmaz buna karşılık çekebilirsek yük çekerdik.
Ancak şu kısacık ömrümüzde başkalarının yaşadıklarından ders almamakla hayatımızı zorlaştırmış oluyoruz. İşte bu yüzden başkalarının yaptıklarını gözler önüne seriyoruz. Para, şöhret, makam, mal, mülk hırsı içinde olanlara acımak lazım. Çünkü belki de ömürlerinin son aşamasına geldikleri onlara bildirilmiyor.
İyi insan olmak lazım. İyi insan müsrif olmadan eli açık olur. Gocunmaz, çalışkan olur. Hırsa kapılmadan istek duyar. Mağrur olmadan rahat davranır. Ürkütücü olmadan saygın olur. Öte yandan kurnazlık bozuk para gibidir. Onunla büyük işler çeviremeyiz. Büyük şeyler satın alamayız. Kurnazlığın ufku da yoktur. Kurnazlık kısa görüşlülüktür.
Mutluluk da sahte kazanımlarda değildir. Bizi tuzağa düşüren de tuzakta kalmamızı sağlayan da arzularımız ve onlara zihnen bağlılığımızdır.
Bizim orta düzeydeki kimselere karşı duyduğumuz aşağılayıcı nefret, onlardaki geniş kapsamlı kuvveti görmemize engel oluyor. Bizler şartsız güvendiğimiz ışığımızın orta yerinde dururken gözlerimiz öylesine kamaşıyor ki odanın kuytu yerlerinde bize kurulan tuzakları göremiyoruz. İşte bu yüzden kendimizden yeteneksiz diye düşündüğümüz kişileri hafife alıyor, tedbiri elden bırakıyoruz. Buna kendi gafletimizin sebep olduğu kendini beğenmişlik diyebiliriz.
Mustafa Ali Mahdum
Efkârlanma deli gönül
Çoğu gitti azı kaldı.
Sabredene çile ödül,
Çoğu gitti azı kaldı.
Gün bugün, yarın bilmecen
Şükür olsun dilde hecen
Sabah olur elbet gecen
Çoğu gitti azı kaldı.
Dikeni var gülün diye,
Hor bakmak, incitmek niye?
Hayat sınav, can hediye,
Çoğu gitti azı kaldı.
Ateşe götürür hiddet,
Hayra git, şer yolu cinnet.
Son cehennem ya da cennet
Çoğu gitti azı kaldı.
Ayaklara diken olma,
Kalplere dert eken olma
Umutları yıkan olma,
Çoğu gitti azı kaldı.
Kulak ver kul feryadına,
Güzellik kat hayatına,
İmtihan derler adına,
Çoğu gitti azı kaldı.
Ders olursa eğer dünün,
Huzurlu geçer bugünün
Üç günlük handa ömrünün
Çoğu gitti azı kaldı.
Durmuş Tunacık
MÜSAVAT: Eşitlik.
MEFHUM: Kavram.
MÜESSES: Kurulu, Kurulmuş. Müessese: Kurum, İktisat, kültür, siyaset, din vb. alanlarda hizmet veren, kendine özgü işleyiş kurallarına sahip yapı veya birlik.
TEŞEKKÜL: 1. Oluşum 2. Örgüt.
BAHŞETMEK: Bağışlamak.
MUSTARİP: Istırap ve acı çeken.
CİDAL: 1. Savaş 2. Birbirine karşı ağır sözler söylemek suretiyle yapılan kavga.
MEDYUN: Borçlu. Medyunuşükran: Teşekkür borçlu.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...