“Neden hep öfkeyi seçiyorum?”

A -
A +

Ah keşke sabırsızlıklarımıza kızgınlıklarımıza, kendimizi mazur ve masum gösterme çabalarımıza; pişmanlıklarımıza ve tüm duygusal zihinsel gerginliklerimize bir sınır koyabilmeyi zamanında akıl edebilseydik.

 

Zihinsel durumumuzu, huzurumuzu bozmayı tehdit eden her durumu zihnimizde tartıp kendimize deseydik ki: “Bu durum ancak bu kadar üzüntüye değer”

 

Daha fazla üzülmeye gerek yok diyerek noktayı koyabilseydik. Ah keşke... Burada bizi mazur gösteren, başlangıçta hiçbir bedel ödemeyişimiz yüzünden zararın neresinden dönülmesi gerektiğini fark edemeyişimizdir. Problem dediğimiz şeylerin tamamen gelişip değişmemiz adına fırsatlar olduğunu ve hepsinin bizim çağrımızla gerçekleştiğini nereden bilecektik? Hayata güvenmeyip, bizi ne kadar uzağa götürse de bu yolculuğun bize gerekli olduğunu nereden bilecektik? Doğrunun nerede yattığını bilmek ve orada bizim birikimimizin ne olduğunu bulmak için büyük bir tecrübe dehlizinden geçmek durumunda olduğumuzu nereden bilecektik? Hâlbuki ruhsal benliğimize daha tazelenmiş ve bilgili bir şekilde ancak bu şekilde geri dönebileceğimizi nereden bilecektik?

 

Öfke kin ve nefretin bizim sağlığımıza verdiği zararın maddi bölümünü karşılayan kurumlarımız var ama zihnimize, bedenimize verdiği zararı biz karşılıyoruz. Öfke aslında dürüst bir duygudur. Sadece doğru ifade edemediğinde karşı tarafa rahatsızlık verir. Burada affetmek en etkili reçete görünüyor. Görülüyor ki alışkanlık öfkesi, çocukçadır. Çünkü hep kendi arzumuzun olmasını isteriz.

 

Bir kere de dönüp kendimize sormuyoruz: “Neden hep öfkeli olmayı seçiyorum?” Tepki vermenin yolu bu mu? Cezalandırdığım kim? En önemlisi de insanların beni rahatsız etme ihtiyacı hissetmesi için çevreme ne yapıyorum?” Her ne için olduğunu anlayıp enerjimizi sağlıklı bir yöne kaydırabiliyor muyuz? Acı dolu tecrübeleri incitilmeden yaşayabilmenin yolu onları birer ders gibi görmektir. Bedenimizdeki kimyasal dengesizliği hafife almayalım Başarırsak bu yeniden doğmaktır. Sağlıklı günlere...

 

     Mustafa Ali Mahdum

 

 

ŞİİR

 

     Beğenir mi?

 

 

Küçüklükten şımartıldı

 

Beğenir mi artık seni?

 

Horoz gibi kabartıldı

 

Beğenir mi artık seni?

 

 

 

Plazayla tanıştırdın

 

Beğenir mi artık seni?

 

Mavi tura alıştırdın

 

Beğenir mi artık seni?

 

 

 

Hiç iki üç dedirmedin,

 

Bayat ekmek yedirmedin,

 

İkinci el giydirmedin,

 

Beğenir mi artık seni?

 

 

 

Aklı kaldı tatillerde,

 

Bol yıldızlı otellerde,

 

Kanaryalar Maldivler’de

 

Beğenir mi artık seni?

 

 

 

Köye bir kez gelmedi ki,

 

Hiç gariban görmedi ki,

 

Soğan ekmek yemedi ki,

 

Beğenir mi artık seni?

 

 

 

Nöbetçi der; çalışmadı,

 

Zorluklara alışmadı,

 

Yokluk ile tanışmadı,

 

Beğenir mi artık seni

 

 

 

     Nöbetçi Şair-Şahin Ertürk

 

 

SAĞLIK OLSUN

 

 

GUATR: Guatr, tiroit bezinin normalden büyük hâle gelmesidir. Bu durum, tiroit bezinin fazla çalışması (hipertiroidizm) veya az çalışması (hipotiroidizm) nedeniyle gelişebilir. Tiroit bezi, boynun ön kısmında yer alan ve metabolizmayı düzenleyen hormonlar salgılayan bir organdır. Tiroit hormonları vücut sıcaklığından kalp hızına, enerji seviyesinden ruh hâline kadar birçok önemli süreci etkiler. Tiroit bezinin normalden az ya da çok çalışması durumunda çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkar. Örneğin, yetersiz hormon üretimi (hipotiroidizm) yorgunluk, kilo alma ve depresyona yol açabilirken, fazla hormon üretimi (hipertiroidizm) çarpıntı, kilo kaybı ve sinirlilik gibi belirtilerle kendini gösterir. Tiroit sağlığını korumak için dengeli beslenme büyük önem taşır. Özellikle deniz ürünleri, süt ürünleri ve yumurta gibi iyot açısından zengin besinleri tüketmek düzenli uyku alışkanlığı edinmek çok faydalıdır. [www.turkiyehastanesi.com]

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.