Muhafazasını hedeflediğimiz değerlerden biri de neslin korunması olmalıdır. Nesli korumak ve devam ettirmek çocukları sağlıklı ve uygun şartlarda bakıp büyütmek daha da önemlisi onlara nitelikli bir eğitim vermekle mümkün olacaktır.
Çocuğun hayata hazırlanması, ihtiyaç duyduğu insani ve ahlaki erdemleri kazanması, dinî ve sosyal yükümlülüklerini öğrenmesi ve ileride bunları uygulaması özellikle ebeveynin bu yönde harcayacağı çaba ile mümkündür. Onların eğitim ve terbiyelerine bir “imtihan” ciddiyetiyle bakmak ve onları yaşadığımız çağın zararlı alışkanlıklarına karşı korumak, neslin güvenliği açısından önemli bir sorumluluktur.
Günümüzde çocuk ve gençliğe yönelik sigara, uyuşturucu, alkol, kumar ve internet bağımlılığı gibi tehditlere karşı toplumun her kademesinde etkin bir mücadelenin sürdürülmesi zorunludur. Önce aile sonra da toplum, neslin maddi bakımdan korunması kadar manevi bakımdan da desteklenmesine özen göstermelidir. Ayrıca evlatlarımıza bir birey olarak saygı duymak, onların kendi saygınlıklarını kazanmalarına da önemli katkı sağlayacaktır.
Gençlik, geleceğin tohumudur. Bu tohumun özüne bakarak yarınımız hakkında bir fikir sahibi olmak zor değildir. Çünkü gençlerimiz, maddi-manevi bütün varlığımızı teslim edeceğimiz vârislerimizdir. Milletlerin istikbali, yetişmekte olan genç nesillere bağlıdır. Eğer gençler ihmal edilecek olursa bütün bir milletin hayatı tehlikeye girer, geleceği karanlık olur. Gençler çok kıymetli ve meyve vermeye müsait bir fidana benzer. Gelişip olgunluk devresine ulaşıncaya kadar devamlı bakım ve kontrol etmek, onların terbiyesi ile meşgul olmak ve onlara iyi fikirler aşılamak gerekir. Onlar insanlık meziyetinin, yurt ve millet sevgisinin, dinî ve millî geleneklerimizin birer sembolü olarak yetiştirilmelidir.
Nurettin Bozan-Eskişehir
ŞİİR
Söylesem dinleyen yoktur sözümü,
Ne diyeyim beynim, içim yanıyor...
Hekim bilem bilemez ağrı sızımı,
Desem anlar mı ki, içim yanıyor...
Bu dert bende ezeldendir belli ki,
Kalbime gelenler acep hâl mi ki?
Bir kerecik görsem gözüm der mi ki?
Doymadım görmeye içim yanıyor...
Dünyada misafir, der söyleniriz,
Öyleyse ne gülüp ne eğleniriz,
Dışardan bakarsan soğuk seriniz,
Lakin ben bilirim içim yanıyor...
Rabbim cümlemize rahatlık versin,
Bermurad olanlar murada ersin,
Gönül dua etsin dil âmin desin...
Vuslata ermeden içim yanıyor...
Abdülhakim Arvas
DUYGU DAMLASI
İnsanlar neden ölümden bahsetmekten kaçar? Belki de herkeste hazırlıksız olmanın endişesi vardır, biraz da suçluluk hissi. Hazırlık yapmak isteyip binbir bahane ileri sürüp sürekli bazı şeyleri ertelemek...
*Biraz zaman geçsin namaz kılmaya başlayacağım.
*Çocuk büyüsün o zaman Kur'ân-ı kerim öğreneceğim.
*Vakit bulunca Tam İlmihal okumaya başlayacağım.
*Hele biraz zaman geçsin her şeyi değiştirip İslamiyet'e göre yaşayacağım derken, ertelediğimiz onca şey için gelecekten emin miyiz? Ya gelecek gelmeyecekse? Ya o gelecekte biz olmayacaksak?
Ertelemek en büyük hastalık. Biz konfor insanları bayılırız her işimizi ertelemeye. Ama eceli erteleyemeyiz... Azrail bir an bile beklemez. Her nefes sayılı. Ne için harcıyoruz? Dünya ve ahiretini mamur etmek için harcıyorsan dert değil. Fakat vaktini gayesiz amaçsız geçiriyorsan "va esefa" ... Va esefa: (Osmanlı Dönemi) Vah, esefler olsun! Eyvah, çok yazık. [Amine Kübra Salar]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...