İrade: İnsanın bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücüdür. İrade; insanın içinden gelen iç seslere verdiği tepkilerdir veya veremediği. Burada olayları anlama, kavrama ve de irdeleme önem kazanıyor. Hangi durumda nasıl düşünüleceği ve davranış biçimi benimseneceği gelişmeleri etkileyecektir.
İradesi kuvvetli insanlar iç ve dış etkenlerin fazlaca etkisinde kalmaz. Ders çalışacaksa oyun, bilgisayar, TV gibi çeldirici faktörler fazla etkili olamaz. Zira onun idealleri ve amacı vardır. Israrlı istemenin önünde hiçbir engel, engel olamaz. Bu kararlı duruş başarıyı getirir. Bu örneği iş ortamındaki çalışma azmi ile yararlı olma isteği güden bir çalışan için de aynı sonuç beklenebilir. Hayat bilinçli irade ile anlam kazanır.
Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur: Hasta ne konuşuyor ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. ...
Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir caba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre hâlinde verilmesi gerekiyor. Gömleği sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor...
Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar.
Öğrenciler hep bir ağızdan bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırır. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya baslar. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır...
Nurettin Bozan-Eskişehir
Boğulmak üzereyken gafletin batağında
El uzattığım bütün dallarda seni gördüm
Büyük bir sevda oldun gönlümün otağında
Günler aylar mevsimler yıllarda seni gördüm
Gözlerimin önünden nur cemalin gitmiyor
Ömrüme milat oldun sevdam asla bitmiyor
Dikeni batsa bile elim dalı itmiyor
Aşk ile suladığım güllerde seni gördüm.
Geceme ışık oldun artık dindi feryadım
Sana meftun yüreğim sen kokuyor hayatım
Artık düzene girdi şu dünya seyahatim
Yaptığım bütün güzel hâllerde seni gördüm
Seninle ayrı sevdim şu aziz vatanımı
Mert olup da namerde dik durup çatanımı
Ayrı sevdim toprakta kefensiz yatanımı
Al bayrağa renk veren allarda seni gördüm
Birçoğu karşı cinse sanarken hâlâ aşkı
Nazarınla gönlümün oldun en âlâ aşkı
Nasıl Hakk'ı buldurdu Mecnun'a Leyla aşkı
Beni Hakk'a götüren yollarda seni gördüm
Durmuş Tunacık
Siz benim fikrimi önerimi kabul etmek zorunda değilsiniz elbette. Ama benim de bir fikrim olabileceğini kabul etmezseniz iletişim kurulmaz. O zaman kendi kendinize karar vermek durumunda kalırsınız. Bunda da sıkıntı yok. Sıkıntı, kendi kendinize verdiğiniz kararlarda yaşadığınız problemlerde beni arayıp benden yardım talep etmeniz. Benden yardım talep ettiğinizde benim size vereceğim öneriyi dinlemez yine kendi bildiğinize göre hareket etmeye devam ederseniz benim size yardım etmeye gelmemin bir anlamı kalmaz. O hâlde ya yardım talebinde bulunmayacaksın ya yardım talebinde bulunduğunda yardım eden kimsenin vereceği önerileri -kabul etmesen de- dinleyebileceksin. “Sana ne sen ne karışıyorsun. Sen kendine bak!” gibi öfkeli ve atarlı cevap vermeyeceksin. Niye? Çünkü sen ona yardım talebinde bulundun. Bulunmasaydın o sana bir öneri getirmeyecekti zaten. Demek ki gerçekten de “kişi kendini bilmek kadar irfan olmaz” demişler.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...